Danışanımın çok istediği hedefine ulaşalı, şirketinin Türkiye genel müdürü olalı  4 – 5 ay olmuştu.

Görüşmemizde birden durdu, bakışlarını bana yönlendirdi, derin, yavaş ve vurgulu bir ses tonu ile: “Biliyor musun Dost” dedi, “tüm yaşamım boyunca içimdeki yetersizlik duygusundan kurtulmaya çalıştım. Genel müdür olursam, geçecek diye ummuşum. Şimdi genel müdür oldum, ve hayatım boyunca hiç bu kadar yetersiz hissetmemiştim!”

Bu tuzağa hangimiz düşmüyoruz ki. Çoğu davranışımızı karşılanması mümkün olmayan, en azından seçtiğimiz yollarla mümkün olmayan istekler, arzular, belirlemiyor mu? Bu istek, arzu ve ihtiraslar üzerine kurgulamıyor muyuz yaşamımızı? Ulaşırsam sonunda ve sonsuza dek mutlu olacağım dediğimiz şeylere ulaştıkça, her elde ettiğimizin keçiboynuzu tadında olduğunu ve bu tadın da kısa sürede geçtiğini görmek yerine, şuna ulaşırsam bu sefer mutlu olacağım demiyor muyuz?

İşte bu durum, özellikle liderlik yaptığımızda ciddi problemlere yol açabiliyor, hem biz liderler için, hem de liderlik yaptıklarımız için. Ben koçluk yaparken çoğu zaman bu dinamik üzerinde çalıştığımızı fark ediyorum. Bu danışanım durumuna derinden bakabildi ve kendi yaşamı ve liderliği ile ilgili daha ayakları yere basan yaklaşım ve davranışlar geliştirebildi. Çoğu “iyi” liderde de olduğu gibi…

Ancak bazen işler bu kadar olumlu gitmiyor. Hepimizin içindeki o güçlü olma, işlerin istediğim gibi gitmesi, olayların ve insanların benim arzuladığım gibi olması ve bunun gibi binlerce istek ve arzumuz, liderlik pozisyonlarına geldiğimizde bizi yoldan çıkarabiliyor. Bu gerçekçi olmayan arzular yüzünden liderler, kendi zekalarından, sağduyularından, aslında sahip oldukları iyi kalplerinden ve erdemlerinden beklenmeyecek, mantıksız, kendilerine ve başkalarına kısa veya uzun vadede zarar veren eylemlerde bulunabiliyorlar.

Bunlar bazen zararlı, hatta etik dışı eylemler olabilirken, bazen de sıradan, normal kabul edilen eylemler olabiliyorlar. Örneğin her şey ekibinizin uzun dönemli başarısı ve gelişimi için onları eğitmeniz, kararlara katmanız ve delege etmeniz gerektiğini gösterirken siz hala tüm kontrolü elinizde toplayıp emir komuta ile işleri yürütüyorsanız, bu tuzağın içindesiniz demektir. Tabi ki zaman yok, tabi ki sizden hemen sonuç bekleniyor, tabi ki elinizde yeterli kaynak yok, tabi ki size de kimse koçluk yapmadı, ve tabi ki iyi niyetlisiniz; ve bu bahaneler bile yine başka ve benzer tuzaklara düştüğünüzün işareti olabilir. Arzularınız, istekleriniz, ihtiraslarınız, sizi yoldan çıkarmış, ve bir lider olarak aslında yapmanız gerekenin önüne geçmiş durumda olabilir.

Hepimize sesleniyorum: Ne kadar uğraşırsan uğraş, kalıcı bir tatmin duygusuna ulaşamayacaksın. Hiç bir zaman her şey tam kontrol altında olmayacak. Hiç bir zaman herkes seni sevmeyecek. Hiç bir zaman herkesi memnun edemeyeceksin. Bunu sağlasan bile kendini sevmeyi beceremeyeceksin. Hata yapmamanın imkanı yok. Hiç kimse seni tam ve sonsuza dek mutlu hissettiremeyecek. Mükemmel bir kadın veya erkek, hiç bir zaman huzursuzluk yaşamayacağın bir ilişki, bir “ruh eşi” yok. Hiç bir zaman her şey aynı anda tam istediğin gibi “mükemmel” olmayacak. Buna yaklaştığın nadir anlar, kalıcı olmayacak. Bir gün hayal ettiğin mevkiye, eve, arabaya, kişiye ulaşsan da, o mevkide, evde, arabada o kişiyle yine “sen”, şu anda nasıl hissediyorsan ve başarı ve haz peşinde koşarak o histen kurtulmaya çalışıyorsan onun bir benzeriyle oturacak. Dünyanın en büyük şirketinin CEOsu, sahibi olsan da, bakan, başbakan, hatta dünyanın hükümdarı olsan da, arzuların tam ve kalıcı olarak tatmin olmayacak. Her zaman reklamlar, sundukları maldan daha iyi olacak.

Bunda bir problem yok. Gerçekliğin ve bu dünyadaki, bu sistemdeki insan deneyiminin doğası böyle. Problem, senin, özellikle de bir lidersen, bunu görememen ve bu arzuların esiri olman. Özellikle de aslında iyi bir şey yaptığına veya başka çaren olmadığına kendini inandırdığında. Arzuların olmasında da problem yok. Hatta iyi kullanırsan çok iyi işler bile yapabilirsin sayelerinde. Yeter ki onların üzerindeki baskısını farket, anla, ve yaşam ve davranışlarını arzuların değil, amaçların, prensiplerin, uzun vadeli kişisel ve kolektif faydanın belirlemesi için çalış. Farkında ol. Bilincini arzularının örtmesine müsaade etme, bilincini arzunun boyunduruğundan kurtar, bu sayede özgürleşen iradeni kullan. Gerçekçi olmayan arzularını bırakıp da gerçeği olduğu gibi gördüğünde, danışanımın yaşadığı gibi olumlu bazı sürprizlerle de karşılaşabilirsin. Ama bunu yapmanın yolu, arzu etmemeyi de arzu etmek değil. Sadece farkında olmak, bakmak, incelemek, ve anlamak.

İşte hepimizi, tüm zekamıza, sağduyumuza, erdemimize, iyi niyetimize rağmen yoldan çıkaran şeyler var ya, işte onlar belki de yaşamımızdaki, dünyadaki ıstırabın en büyük nedeni… İşte bu yüzden Ekim ayı içinde başlayacak Yönetici Ve Lider Koçluğu’nda Ustalık Programı’nın ilk modülü olan “İnsanların Kendi Önlerinden Çekilmesine Destek Olmak” webinar serisinin mümkün olduğunca çok insana ulaşmasını istiyorum ve bu nedenle 1.5 yıl önceki fiyatının yarısından ucuza sunuyorum bu sene. Çünkü eğitimin ismindeki “insan” ilk olarak kendimiz. Önce kendimizin düştüğü bu ve benzeri tuzakları anlamak, çıkış yollarını araştırmak, daha sonra da başkalarına aynısını yapabilmeleri için destek olmak, birer koç, birer lider, birer anne baba, birer dost olarak. Bu eğitimle ilgili detaylı bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.