Bazı şeyler var ki üzerinde hiç düşünmeyiz… Aslında durup dışarıdan baksanız çok ilginç olan, ve varoluşumuz açısından, mutlu bir yaşam yaşayabilmek için çok kritik olan şeyler, bizim için olağandır, hatta görünmezdir. Çünkü içinde yaşıyoruzdur o şeylerin. Bir bedenin içinde yaşamak, ve bu fiziksel kütlenin bir yandan nasıl bizim zihnimize, öte yandan nasıl içinde bulunduğu çevreye, dünyaya, hatta yer çekimine tabi olduğunun farkında bile olmamak gibi…
Düşünsenize, ne kadar acayip bir şey bir bedenle (ve tabi ki bir zihinle) yaşamak! Tabi ki bir "canlı" varlık olarak bedenimizle tanımlıyoruz kendimizi, zihinsel faliyetlerimiz bile ifadelerini beden yoluyla buluyorlar (mesela bu yazıyı ben gözlerimi ve ellerimi kullanarak yazıyorum, bunu yapabilmem için omurgamın dik durması ve yer çekimine direnmesi gerekiyor, ve diğerleri…). Bu yazıyı yazabilmek için bile bedenimizi nasıl kullandığımızı, nasıl şekilden şekile girdiğimizi incelemek ve biz farkında bile olmadan bedenimizin tüm parçalarının bu eylemi gerçekleştirebilmemiz için nasıl bir işbirliğinde çalışması gerektiğini araştırmak bile inanılmaz bir farkındalık çalışması (mesela el ve parmak kaslarımı hareket ederken nasıl ayak parmak kaslarımın da bunu destekleyecek şekilde minik minik kasıldığına dikkatimi getiriyorum şu anda).
Bedenimizin Olağan Sıradışılığı
Ancak sadece bununla kısıtlı değil bedenimizin "olağan sıradışılığı". Farkında değiliz çoğu zaman, ama zihnimizde ve dışarıda olan her şeyin doğrudan bedenimizde bir yansıması var (ki bunun tam tersi de doğru). Ne demek istediğimi anlamak için hadi bir deneme yapalım. Yakın zamanda başınıza gelen ve çok da iyi hissetmediğiniz, sizi mutsuz eden bir olayı hatırlamanızı rica edeyim. Net bir şekilde aklınıza getirin bu olayı. Hayalinizde sanki bir sinema filmini seyreder gibi tekrar canlandırın…
…Ve bedeninize bakın. Nefesiniz nasıl değişti? Ayaklarınızı mı sallamaya başladınız yoksa? Sırtınız normalde olduğundan daha kambur hale gelmiş olabilir mi? Göğsünüzün gerginliği nasıl?
Derin bir nefes alın ve bırakın bu anıyı. Rahatlayın, bedeninizi bilinçli bir şekilde gevşetin. Şimdi ise çok sevdiğiniz, doğal olarak şefkat duyduğunuz bir insanı hatırlamanızı rica edeceğim. Bu insanı, bu insanla geçirdiğiniz mutlu zamanları hatırlayın. Ve şimdi bakın bakalım bedeninizde ne oluyor?
Danışanlarımdan birini hatırlıyorum, hayattaki temel odak noktası finansal güvenliğini mümkün olduğu kadar korumak olan ve bunun için geleceği planlamanın olası en uç noktalarına giden. Bu danışanımın nasıl boynunu kısaltarak, sanki bir kaplumbağa gibi fiziksel olarak kendi kabuğunun içine çekilerek yaşadığını hatırlıyorum. Aile geçmişinin ve o geçmişte yaşadığı olayların nasıl bu fiziksel ve zihinsel tutumu aynı anda ve birbirleri ile uyumlu olarak yarattığını araştırmıştık birlikte… Bu danışanımın bedeni ve zihninin geçmişi ile nasıl ilişkili bir biçimde şekillendiğini, ve bunun ona maliyetlerini de deneyimsel olarak fark ettiğinde nasıl gerginlik bedeninin gevşediğini ve bedeninin ona içinde bulunduğu durumlarla ilgili kritik bilgi sunan bir duyu alanına dönüştüğünü de hatırlıyorum.
Bir metafor olarak beden ve zihin
Beden, zihnimizin bir metaforudur aslında. Zihnimizde olan her şey, bedenimizde ifade bulur. Bedenimize farkındalıkla temas ettiğimizde, şimdiki durumumuz, çevremiz ve çevremizle olan ilişkimiz hakkında doğrudan bilgi alabiliriz.
Aynı şekilde zihnimiz de bedenimizin bir yansımasıdır. Zihinsel gerginlikler bazen bedensel gerginliklerle alakalıdır. Bazen zihnimizdeki karanlık bulutlar, organlarımızın doğru çalışmadığını veya doğru bir biçimde beslenemediğimizi de gösterebilir. Klasik Çin Tıbbı her organın bir duygusu olduğundan bahseder. Karaciğer öfkeyi, böbrekler korkuyu, mide endişeyi, akciğerler hüznü yönetir mesela. Belki bu yüzden büyük üzüntüler yaşadığımızda ciğerim yanıyor deriz. Aynı şekilde çok sigara içen insanlar biraz fazla mı efkarlı olabiliyorlar acaba?
Farkına varmış olabileceğiniz gibi sadece beden zihne, zihin de bedene koşullu değil. Her ikisi de içinde kendimizi bulduğumuz koşullara koşullu. İşte gözümüzün önünde apaçık duran, ve belki de çok burnumuzun dibinde olduğu için göremediğimiz bir gerçek daha. Bedenimizi ve zihnimizi kendiliğinden, kendi başına varlığı olan şeyler sanıyoruz. Ancak biraz incelediğimizde o kadar koşullara bağlı ve o koşullar tarafından yaratılan şeyler ki. O koşullara bu kadar bağlı olunca da bunun içinde "ben" dediğim şey nerede, bu bedenin ne kadarı benim ve bana ait, zihnim, düşüncelerim, duygularım, ben dediğim her şey ne kadar kontrolüm altında aslında, insanın bir düşünesi, kafasını kaşıyası gelmiyor mu!
Kadim bilgelik
Bedenimizin ne olduğu ile ilgili bilgisizliğimiz bunun gibi varoluşsal boyutta kalmıyor. Fiziksel olarak da neyin içinde yaşadığımızdan ve onun neler yapabileceğinden bihaberiz. On küsür yıldır kendisi ile bir yandan bedeni sağaltmak, bir yandan da zihni özgürleştirmek için Kalp Yolu'nda ilerlediğim hocam Cem Şen'le ve kendisi sayesinde bir çok Çinli "Qi Gong" ustası ile tanışma ve çalışma şansı elde ettikten sonra aslında bu beden ve onun neler yapabileceği hakkında hiçbir fikrimiz olmadığını biliyorum. Bu bedenle doğru bir biçimde çalışabildiğimizde, ona doğru bir biçimde bakabildiğimizde, onunla güçlü bir biçimde ilişki kurabildiğimizde, bu bedenin gerçek kapasitelerine uyanma fırsatı da elde edebiliyoruz.
Qi Gong (Qi, bizim dilimizde tam karşılığı olmayan, "can", veya "yaşam gücü" en yakın tanımı olan ve metafor olmayan – bu ne demek, ileride konuşacağız – bir kelime, Gong ise çalışma anlamına geliyor) ve benzeri kadim çalışmalar bu yolda ilerlememize destek oluyor. İnsan bu ustaların yanında gerçekten dışarıdan paranormal gibi gözükebilecek ancak tamamen disiplinli bir çalışma ile hemen herkesin bir düzeyde geliştirilebileceği bir çok bedensel ve enerjisel beceri ile karşılaşınca, Çin kültürel devrimi neredeyse tüm ustaları ve kadim bilgiyi yok etmese ve yer altına saklanmak zorunda bırakmasaydı, acaba tıp şu anda nerede olurdu diye sormadan edemiyor.
Dahası var. Buddha'nın "aydınlanmaya giden doğrudan (bazı çevirilerde tek) yol" olarak sunduğu Farkındalığın Dört Temeli'nin (Mahasatipattana) birincisi beden ve beden farkındalığı. Kendimizi üç zehir diye tanımlanan öfke, açgözlülük ve cehaletten kurtarmak için girişeceğimiz yolda bedenimizi olduğu gibi, onunla ilgili ön kabullerimizden arınmış olarak gözlemlemek, bedenimize ve onun gerçek doğasına farkındalık getirmek, tam ve mutlak özgürlüğe giden yolun ilk ve en önemli adımı belki de.
Açık Kalp ve Berrak Zihin için Güçlü Beden
İşte bu yüzden bütünlüğe giden yolun en önemli unsurlarından biri de beden ve bedenle güçlü bir ilişki kurmak, bedeni güçlü kılmak ve bir yandan bedenin bitmek tükenmek bilmeyen istekleri karşısında da güçlü olmak. İşte bu yüzden Açık Kalp ve Berrak Zihin'le beraber Güçlü Beden de benim üzerinde yürüdüğüm yolun en önemli parçalarından birisi.
Güçlü Beden Berrak Zihin Açık Kalp programının 13 – 14 – 15 Mart tarihlerinde ilk defa gerçekleştireceğim Güçlü Beden modülünde işte bu yüzden:
- bedenle böyle güçlü bir ilişkiyi nasıl kurarız,
- bedenimizin zihnimiz ve kalbimizle nasıl bir ilişkisi var,
- bedenimizin içinde, onun ne olduğu ve ne olmadığı hakkındaki yanlış inançların, öfke, açgözlülük ve cehaletin getirdiği gerginlikleri çözerek ancak onun esiri olmadan yaşamak ne demek,
- ve bu güçlü ilişkiyi geliştirecek, enerji ve Qi'mizi canlandıracak ve bedenimize sağlık ve esneklik kazandıracak hangi Qi Gong pratiklerini nasıl yaşamıma sokabilirim, bunları çalışıyoruz.
Ancak bizim de bu ve benzeri bir programa katılmasak bile bu soruları kendimize sormamız, ve bedenimizle bu şekilde güçlü bir ilişki kurmamız, sahip olduğumuz bu değerli insan yaşamının hakkını verebilmek için çok ama çok kritik.
Peki bunu nasıl yapacağız? Bundan bir süre önce yazdığım Bedenle Farkındalık İçeren Güçlü Bir İlişki Geliştirmenin 6 Adımı'nda altı temel tavsiyeye odaklanmıştım:
Bedenin içinde yaşamayı öğren, bedensel farkındalık geliştir.
Duyguların ve duyuların farkında olmayı öğren.
Bedene işkence yapmayı bırak.
Bedene – ona takıntılı hale gelmeden – iyi bak, esneklik ve enerji geliştir.
Bedene karşı güçlü olmayı öğren.
Bütün bunların sonucunda da bedeni ehil bir biçimde kullanmayı öğren.
Önümüzdeki yazılarda işte bu altı maddedeye odaklanmayı, her bir yazıyı bir konuda derinleşmeye ayırmayı planlıyorum.
İleriki yazılarda görüşmek dileği ile…