Danışanım Ayla, yabancı bir şirketin Türkiye ofisinin başına Genel Müdür olarak atandı. Zor bir sektörde, zor bir iş yapması bekleniyordu.
Kendisinden önceki genel müdür, son 17 yıldır o görevdeydi ve bu süre boyunca son derece otoriter şekilde yönetmişti firmayı. Firmada yönetim kademeleri olsa da hemen herkes doğrudan genel müdüre raporluyor gibi gözüküyordu. Eski genel müdür ekibinin üzerinde öyle bir otorite ve baskı kurmuştu ki, hiç kimse onun sözünden dışarı çıkmıyor, ona sorulmadan hiçbir karar alınmıyor, onun gazabına uğrayan hiçbir kimse de şirkette uzun dönemli olarak kalamıyordu. Şirketin içinde yönetici konumundaki birkaç "has adamı", onun şirketteki gücünün en alttaki kişilere kadar ulaşmasını sağlıyor ve karşılığında bu güçten faydalanma ayrıcalığını elde ediyorlardı. Gücünün ve otoritesinin boyutları o kadar büyüktü ki, şirketin Avrupa ülkelerinden birindeki genel merkez bile bu kişiyi denetleyemez durumdaydı. Rakamlar iyi gidiyor gibi gözüküyordu, o açıdan da yurtdışındaki yöneticileri ses çıkarmaya cesaret edemiyorlardı.
Ta ki global şirketin başına yeni gelen CEO’nun zorlaması ile Türkiye ofisine alınan yeni finans yöneticisi, genel merkeze şirkette aslında nasıl bir tiyatro oynandığını, sene sonu satış rakamları ile nasıl oynayarak kar varmış gibi çıkarıldığını, genel müdürün aralarında fiili olarak batık durumda olanlar da bulunan bazı yakın arkadaşlarına ait müşteri firmalara teminatsız mal verilmesi nedeni ile alacak riskinin nasıl yönetilemez boyutlara ulaştığını "ispiyonlayana" kadar…

Bunun sonucunda eski genel müdür işten atılmış, yerine danışanım Ayla işe alınmıştı. Görevi şirketi toparlamak, o işe başladıktan sonra yapılan denetimin sonucunda ortaya çıkan ve tahmin edilen de kötü olan finansal yapıyı ıslah etmek, ve bu şirketi tek bir kişinin iki dudağı arasında çalışan bir organizasyon olmaktan çıkarıp, sistemlerin işlediği, insanların kendi fikirlerine sahip çıktığı, yanlış gördüğü şeylere itiraz ettiği, ve gerekirse doğrular için çatışmayı, otorite korkusundan ve kendi rahatından daha önemli gördüğü bir yer haline getirmekti. Hem de yıllardır sadece verilen emri yerine getirmeye, hiçbir şeye itiraz etmemeye ve kendini korumaya şartlanmış bir ekiple. Hem de son 17 yıldır hiçbir şeye karışmadığı için ulaşılan sonuç nedeni ile son derece tedirgin hisseden ve her şeye çok fazla şüpheci yaklaşan ve Ayla'nın her adımını sorgulayan bir Genel Merkez ile… Hem de son Genel Müdür'ün yaptıklarını yakalayamadığı veya görmezden geldiği için kendisi de topun ağzında olan kendi yöneticisi bölge direktörü ile…
Değişim için otorite yeterli mi?
Herhangi bir ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu karmaşık ve aşılmaz gözüken sorunlar kadar, Ayla'nın içinde bulunduğu şirket sorunları da sadece kendisine verilmiş olan otorite ile çözülemez. Otorite, özellikle de informal otorite, yani insanların size güvenmesi, sizi yetkin görmesi ve sizin onların iyiliğini ön planda tutacağınıza inanması sonucu size vereceği otorite, sizin bir şeyler yapabilmeniz, bir şeyleri değiştirebilmeniz için çok ama çok önemli ve gereklidir. Ancak yeterli değildir.
Harvard Üniversitesi Kennedy School of Government profesörlerinden, benim de hocalarım arasında olan Ronald Heifetz, “bütün liderlik hataları, aslında teşhis hatalarına dayanır” diyor. O açıdan Ayla’nın, ve herhangi bir değişimi yönetmeye kalkan bir liderin birinci yapması gereken şey o en önemli soruyu sormaktır: “Ne oluyor burada?”
Bu nasıl çalışıyor?
Neden, nasıl böyle çalışıyor?
Bu olanın arkasında ne var?
Bütün bu olanların dayanağı ne? Neden besleniyorlar? Bu besinin kaynağı ne?
Bu sorulara etkin bir yanıt verilmediği sürece, herhangi bir değişim çabası, maalesef hüsranla sonuçlanacaktır.
Peki bu sorulara nasıl yanıt vereceğiz?
Bu soruların yanıtlarını oluşturmamıza yardımcı olacak lensler, bakış açıları, yaklaşımları neler olabilir?
Liderler ve koçları için ustalık yolu
İşte 14 Nisan’da başlayacak Yönetici ve Lider Koçluğunda Ustalık serisinde bu ve buna benzer soruları yanıtlayacak, değişim fırsatları ve sorunlara karşı liderler olarak ne yapabiliriz, lider koçları olarak danışanlarımıza bu tip durumlarda nasıl destek olabiliriz, kendi yaşamımızda bu tip sistemik problemlere karşı nasıl yaklaşabiliriz, bunları tartışacağız.
Bağımsız katılabileceğiniz 3 eğitimden oluşan bu serinin ilk modülü “İnsanların Kendi Önlerinden Çekilmelerine Destek Olmak”. Bu eğitimde işte aynen bu bahsettiğim gibi durumları nasıl doğru bir şekilde değerlendirip de ilerleyebiliriz, bu tip vakalarla karşılaştıklarında insanlar nasıl tuzaklara düşüyorlar, ve bu tuzaklara düşmemek için ne yapabiliriz, bunları araştıracağız.
Bu eğitimle ilgili detaylı bilgiye aşağıdaki linki tıklayarak ulaşabilir ve 28 Mart tarihine kadar %17 indirimli kayıt olabilirsiniz.
https://marefidelis.com/insanlarin-kendi-onlerinden-cekilmesine-destek-olmak-14-nisanda-basliyor/
Bu eğitimde neler üzerine odaklanacağımızla ilgili detaylı bir giriş dinlemek isterseniz, geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirdiğimiz webinarımız “Liderin Beş Temel Engeli”ni seyretmeye davet ediyorum.