Kişisel gelişim yoluna giren hemen herkesin düştüğü iki tuzak var. Ben, beraber olduğum insanlar görünüşte birbirine hiç benzemedikleri halde neden bir süre sonra aynı ilişkinin fotokopilerini yaşamaya başladığımı sorgulamaya başladığım günlerde çıktım bu yola. Problemin belki de bende olduğunu, bu güne kadar doğru sandığım yolun beni istediğim yere götürmediğini fark ettiğimde ilk elime geçen kitapları büyük bir açlıkla okudum. Harika seminerlere gittim, birbiri ardına. Zaten danışmanlık, her zaman yararlandığım bir şeydi.
Sanki gözlerimin önünden bir perde kalkmış gibiydi bu kitaplardan ve seminerlerden sonra. Neyin neden olduğunu, neden yaşamımın istediğim noktada olmadığını, nerelerde hata yaptığımı, bu duruma gelmemde kimlerin suçlu olduğunu çok iyi biliyordum artık! Bu bilgi ve iç görüyle “yeni” yaşamıma atıldım, heyecanla. Ve… kendimi yine aynı hataları yapar, aynı problemleri yaşar, aynı korkular karşısında geri çekilir buldum. Ne büyük bir hayal kırıklığı!
Bu anlattıklarım size tanıdık geliyor mu? Siz de benim gibi sabırsızlık ve gerçekçi olmayan beklentiler yoluyla kendi kendini sabote edenlerden misiniz? Fark edemediğimiz şey neydi biliyor musunuz? Bu finiş çizgisi göğüslenecek bir yarış, bitirilip teslim edilecek bir proje değil. Hepimiz, üzerinde çalışma süren projeleriz aslında. Kendi projelerimiz… Ve yaşadığımız sürece bu çalışma sürecek.
Hiç daha sağlıklı olmak, kilo vermek veya vücudunuzu şekle sokmak için spor yapmaya başladınız mı? Spor salonuna gidip de aletlerin üzerine çıktığınız ilk günü hatırlayın. Koştunuz, pedal çevirdiniz, vücudunuzda varlığından yeni haberdar olduğunuz ve ne işe yaradığını pek de önemsemediğiniz kasları çalıştıran aletlerde hayal gücünüzü zorlayan hareketler yaptınız. O ilk gün soyunma odasına dönüp de aynanın karşısına geçtiğinizde nasıl bir fark gördünüz? Nasıl? Hiçbir fark göremediniz mi ilk gün? “İşte biliyordum, hiçbir işe yaramıyor, ben değişmem zaten” deyip bıraktınız mı çalışmayı?
Oyun kağıtlarıyla el çabukluğu ve sihirbazlıkta da usta olan Amerikalı terapist bir arkadaşım, müşterileriyle çalışırken onlara bir yandan da bu numaraları öğrettiğini ve üzerinde çalışmalarını istediğini anlatmıştı bir keresinde. Danışanlarına diyormuş ki “bu el çabukluğu marifetlerinde ustalaşmadan konuştuğumuz diğer konularda ustalaşma ve tam değişimi ummayın!”
Maalesef kişisel gelişim ve büyümeye yaklaşımımız böyle. Hoşlanmadığımız bütün davranışlarımızın hemen değişmesini istiyoruz, bu davranışların ve yaklaşımlarımızın, alışkanlıklarımızın ne kadar uzun süredir tekrar edilerek zihnimize ve bilinçaltımıza kazınmış olduğunu yadsıyarak. Ancak bu tekniklerde ustalaşmak, en az bir müzik enstrümanını iyi çalmayı öğrenmek kadar uzun sürebilir. Ama biz örneğin elimize bir gitar alıp da ufak bir melodi çaldığımızda kendimizi virtüöz gibi hissedebiliyoruz, ancak nedense kişisel gelişimimizdeki ufak başarılarımız bizi hiç mutlu etmiyor. Belki de böyle gerçekçi olmayan beklentiler oluşturarak kendi kendimizi başarısızlığa mahkum ediyoruz.
Bunun sadece kişisel gelişimde olduğunu da sanmayın. Her giriştiğimiz işte böyle! Mutlak zafere ulaşmadan kendimizi başarılı saymamız, kutlamamız mümkün değil bizim! Herhangi bir rüyamızın peşinden koşmak neden bu kadar zor, hiç anlaşılmayacak bir şey değil. Ama büyük yolculukların küçük adımlardan atıldığını fark etmek, ve o adımların, her bir adımın tadını çıkarmak, yoksa asıl mutluluk burada olabilir mi?
İkinci hatamız ise, okula kaydolarak sınıfı geçmeyi ve mezun olmayı garantilediğimizi sanmak. Maalesef gerçekte işler böyle yürümüyor. Sınavlara girmemiz, derslerimizi öğrenmemiz, hatta matematik gibi, her sene aynı dersi, ama daha üst düzeyde tekrar tekrar almamız gerekiyor. Kitaplar okuyarak, seminerlere giderek, terapistinizle veya koçunuzla zevkli ve aydınlatıcı sohbetler yaparak, meditasyon – yoga yaparak, afirmasyonlarınızı tekrarlayarak, hatta eylem planları yaparak yaşamınızın değiştireceğinizi sanıyorsanız aldanıyorsunuz. Siz öğrendiklerinizi uygulamak için eyleme geçmedikçe, eylem planınızı gerçeğe dönüştürmedikçe hiçbir şey değişmeyecek!
Korkutucu, değil mi? Halbuki ne kadar güzel söylüyorlardı, hani dünyamızı değiştirmek için onun hakkındaki düşüncemizi değiştirmek yeterliydi? Bir dakika, bunu benzer bir şeyi sen de söylememiş miydin Dost?
Evet, gerçekten öyle… Ama eğer dünya hakkındaki fikirlerinizi değiştirdiyseniz gerçekten, neden eyleme geçmek için bekliyorsunuz? Neden korkularınız sizi kontrol ediyorlar hala? Neden hala ilerlemiyorsunuz? Yoksa kişisel gelişim adına, spiritualite adına öğrendiğiniz şeylerin, bilgilerin kendi kendilerine sizler için bir şeyler yapacağını mı sanıyorsunuz? Size bir haberim var: Bütün o bilgiler, öğrendiğiniz metodlar, felsefeler, yaklaşımlar, teknikler, hepsi çok yararlı. Onların aleyhinde konuşamam, benim yaşamımı tamamen değiştirdiler, ve ben onları uygulamaya cesaret ettikçe değiştirmeye devam ediyorlar (ben devam eden bir projeyim!). Ama onlar, siz onları kullandıkça işe yarayacaklar! Ve bu teknikler yaşam boyunca kullanılarak mükemmelleştirilecek şeyler.
Peki ne yapacağız o zaman? Bir kere süreçle ve kendimizle mücadele etmeyi bırakacağız. Albert Camus “İnsanoğlu olduğu şey olmayı reddeden tek yaratıktır” diyor. Kendimizle yaptığımız mücadele, kazanmamızın imkanı olmayan bir savaş olacaktır her zaman. Fark edilmesi gereken, direncin değişimin doğal bir parçası olduğu. Kendi kendinize “kendimle fikir ayrılığına düşme hakkımı koruyorum” deyin.
Ve bir de şunu unutmayın, kişisel gelişim ve büyümeyi sürekli kılan şey irade gücü değil, isteklilik ve sebattır.Kendi kulağınızdan tutarak kendinizi sürüklemeye çalışmayı bırakın. Kendinizi gelişiminizi sürekli kılacak şeylerle çevreleyin. Bir kitapla veya bir seminerle yaşamınız değişmeyecek. Ama bu seminer ve kitaplardan yaşamınızı istediğiniz şekle sokmak için kullanabileceğiniz mükemmel araçlar ve teknikler öğrenebilirsiniz. Bu kitaplar, bu seminerler, yaptığınız sohbetler, beraber çalıştığınız koç, sizi gitmek istediğiniz yolda tutacak. Öğrendiğiniz tekniklerin ustası olmak ise yaşam boyu sürecek bir proje! Beden sağlığınızı korumak için düzenli spor yapmak, temiz hava, doğa ile ilişki, vb. gerekliyse, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı korumak için de aynısı gerekiyor.
Mutlu olmak için hayalinizdeki o finiş çizgisini geçmeyi beklerseniz, kendi kendinizi mutsuzluğa mahkum etmiş olursunuz. Şunu kabul edin: Bir finiş çizgisi, bir deadline, bir teslim tarihi yok. Onun yerine, her gün gelişiminiz için attığınız adımlardan mutlu olmayı deneyin. Ve siz mükemmeliyetçiler için de son bir sözüm var:
Kim olduğumuzu belirleyen yaptığımız eylemlerdir, eylemlerimizin sonucu değil.
Leave A Comment