Hedeflerinizi belirlediniz, bunların gerçekten istediğiniz şeyler olduğuna, kendinizi sadece bunlara ulaştığınızda değil, onlara ulaşmak için çalışırken de iyi hissedeceğinize eminsiniz, bu hedeflere doğru ilerlerken kendinizi ve değerlerinizi ifade edeceğinizi de biliyorsunuz… Oturdunuz, bir strateji belirlediniz, aksiyon planınız hazır, hatta çalışmaya başladınız bile…
Ancak… O da ne? Hareket geçmeye kalktığınızda içinizde yükselen duygular, size tam da anlayamadığınız bir şeyler söylüyor! Ciddi bir iç dirençle karşılaştınız… Bir türlü eyleme geçemiyorsunuz. Gayet kafanız karışmış biçimde geri dönüyorsunuz çizim tahtasına! Hedeflerde size, yaşamınızda yaratmak istediklerinize uymayan ne vardı? Planlamada, stratejide nerede hata yaptınız? Çok ta bir şey bulamadığınız için, ufak tefek bir iki değişiklik yapıyorsunuz, ve kendiniz tembellikle, korkaklıkla suçlayıp tekrar başlıyorsunuz kendinizi “ittirmeye”, önünüzdeki görülmez duvara karşı.
Veya diyelim ki bir çok kişisel gelişim ve iletişim teknikleri kitabı okudunuz. Erkeklerin Marstan geldiğini, kadınların ise Venüs yöresinden olduğunu biliyorsunuz. Başarılı ve etkin insanların yedi davranışını öğrendiniz. Beyin haritasını gözü kapalı çıkarabilirsiniz. Doğru iletişim tekniklerinin hepsini bir solukta sayabilirsiniz. Hatta tartışmalarda her cümlenize “ben” diye başlıyorsunuz ve ne hissettiğinizi ifade ediyorsunuz…
Ancak… Yine de olmuyor işte… Topluluk karşısında konuşmaktan “gölgenizden” korkar gibi korkuyorsunuz. Neden kendinizi bu kadar herkesin her problemini çözmek için paraladığınızı anlayamıyorsunuz. Veya devamlı küskünsünüz yaşama hala, ödeşmekle çalışmaktan, hakkınız olup ta şimdiye kadar size verilmeyen şeyleri öfkeyle almaya çalışmaktanyoruldunuz…
Peki ne oluyor burada? Neden aşamıyoruz bu duvarları? Daha da önemlisi bu duvarlar neden yapılmış?
Duvarlar ve tuğlalar…
Duvarlarımız bizim yaklaşımlarımız, tuğlaları da inançlarımız. Buzdağının görünen kısmı davranışlarımızsa, bunlar da su altındaki kısmı. Buzdağları ile ilgili bilgilerimiz bize su üstündeki kısmın toplamın sadece yüzde onu olduğunu söylüyor. Ve suyun altındaki kısım, özellikle de inançlarımız, bizim ve başkalarının gözlerinden uzak, yaşamımızı, davranışlarımızı, ilişkilerimizi idare ediyorlar.
İnançlarımız yaptığımız her şeye güç veren ve kılavuzluk eden makineler, ve çoğu zaman bizim tarafımızdan fark edilmeden çalışıyorlar. Bu makinelerin sesini belli belirsiz duyuyoruz bazen, ama varlığının kanıtı davranışlarımız. Ve çoğu zaman kendimizi neden bazı şeyleri yaptığımızı, neden belirli şekillerde davrandığımızı sorgularken buluyoruz,içselleştirdiğimiz inançlardan birinin eyleme geçmiş olduğunu bilmeden.
Bu inançlar, yaşamımızın daha önceki döneminde, özellikle de ilk çocukluk yıllarında karşımıza çıkan olaylar karşısında verdiğimiz kararlardan oluşuyor. Çok güzel bir atasözümüz var: “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” diye. İşte inançlarımız da aynen bu şekilde yaşama karşı korkak ve çekingen bir tavır almamıza neden oluyor. Yaşadığımız bir olay yüzünden ne kadar mantık dışı olsa da ona sadece ufak bir benzerlik taşıyan her türlü kavram, durum ve kişiye tepki gösteriyoruz.
Bu inançların çoğu ilk çocukluk yıllarında, okul öncesi çağda oluşuyor. Büyük bölümü bilinçli zihin tarafından tamamenunutulmuş, küçük olaylar olabiliyor. Örneğin çalışmamız sonucunda küçükken istediği bir oyuncağın babası tarafından alınmaması yüzünden “istediğim her şeye sahip olamam” inancı ile yaşadığını keşfetti bir danışanım. Başka bir danışanımın kendini koyuverip de istediği gibi eğlenememesinin ardında küçükken bir su birikintisinde geçirdiği eğlenceli saatlerin ardından yediği dayak vardı: “Eğlenmek doğru değil”.
Evet, gerçekten de bu kadar basit şeyler yüzünden yaşamımızı istediğimiz gibi yaşamıyoruz. Mevcut eğitim sistemimizin, aile içi genel yaklaşımların hepimize aktardığı ve beynimizin içine kazıdığı inançlar var. Bu inançları ebeveynlerimiz kendi ebeveynlerinden miras aldılar, biz de bir sonraki kuşağa aktarıyoruz. Örneğin:
Sevilmek için bir şeyler yapmam lazım.
Yaşamda kendi doğrularımı söyleyerek kazanmama imkan yok.
Önce kendi ihtiyaçlarımı düşünmek kötü bir şeydir.
Kendini sevmek ayıptır.
Seks kötü ve utanılacak bir şeydir.
Başarılı olmak ve sevilmek için benden beklendiği gibi davranmam lazım.
Çok param olmazsa mutlu olamam.
Çok para kötü bir şeydir.
Çok para kolay kazanılmaz.
Fark ettiyseniz son üç önerme de birbiriyle çelişiyor. Sadece bu çelişki yüzünden ne kadar acı çekiyor, kafası karışıyor insanların (ve sizin), bir düşünün! Örneğin ben geçenlerde bir inancımın farkına vardım: “Eğer maddi olarak çok başarılı olursam, tembellik yaparım ve içinde bulunduğum ilerleme ve evrimleşme yolundan çıkarım.” Ve sonra bu inancımın bedellerini gördüm yaşamımda. Fark ettim ki yaşamımın büyük bölümünü bu içselleştirilmiş inancıgerçekleştirmek için yaşamışım. Ama şimdi bu inancın farkındayım ve onu etkisiz kılmak için gerekli adımları atıyorum.
Duygusal Aikido
İşte yaşamda istediğimiz yerlere ulaşmamızı engelleyen duvarların tuğlaları bu inançlardan oluşuyor. Yalnız duvarların güzel bir özelliği vardır: Siz ona ne kadar hızlı vurursanız, o da size aynı hızla vurur. Tahmin edin sonuçta kimin canı acır!
Burada yapmamız gereken bu inançlarla kavga etmek, onları yenmeye çalışmak değil, onları yönetmeyi öğrenmek. Duvara sanki yokmuş gibi çarpmayı bırakıp, duvarın varlığını kabul etmek, duvarın adını koymak, duvarın bizimduvarımız olduğunu bilmek, neden yapıldığına bakmak, çevresinden dolaşmanın yollarını araştırmak, belki de birmerdiven edinmek!
Bu süreçteki en önemli adım inançlarımızın farkına varmak. İnançlarımız hakkında bilinçlenmek, hem onları yönetmek için, hem de iç görümüzü geliştirmek için çok değerli bir alıştırma olabilir. Bu çalışma değerlerimize, standartlarımıza ve isteklerimize yeni bir ışıkla bakmamıza yol açar. İnançlarımızı bilinçli bir biçimde ortaya çıkarırsak eğer, günün her dakikasını nasıl yaşamayı seçtiğimizi, neden belli tepkileri verdiğimizi, neden hiç hayır diyemediğimizi, neden hep öfkeli olduğumuzu, neden kurban gibi davrandığımızı anlarız. Bu çalışmayı beraber yaptığım danışanlarımdan birinin dediği gibi, bu bize üstüne basıp da yükselmek için yeni bir temel sağlayabilir.
İnançlarımızın üzerine doğrudan gitmek çok kolay olmayabilir. O kadar küçük ve geçmişte kalmış olaylarla oluşmuş olabiliyor ki bu inançlar, bunları ortaya çıkarmak ne mümkün, ne de gerekli olabilir. Ancak yaşam içindeki olaylara verdiğimiz tepkilere bakarak inançlarımız hakkında fikir sahibi olabiliriz.
Saptadığımız inançlarımızın kökleri derindeyse, onları tamamen sistemimizin dışında çıkarmak eğer imkansız olmazsa güç olacaktır. Ancak onları yönetmeyi öğrenebiliriz. Örneğin sizin başarılı olur ve kendinizi gösterirseniz başkalarının kıskançlığından zarar göreceğiniz gibi bir inancınız varsa ve bunun farkına varırsanız, bu inancın ortaya çıkacağını bildiğiniz durumlarda sizi hedefinize taşıyacak destek sistemleri kurabilirsiniz.
İnançlarınızı yönetmeyi öğrenin, çünkü sizi onlar yönetiyor
Size önerim şimdi elinize “seyir defteri”nizi almanız, ve farkında olduğunuz bütün inançlarınızın bir listesini yapmanız. Bu çalışma genellikle kişisel gelişim üzerine çalıştığımız danışmanlarımla yaptığım bir alıştırma, ve sonuçları yaşam değiştirici etkilere sahip olabiliyor.
İnançlarınızı gün ışığına çıkarmak için normal olarak verdiğiniz tepkilere bakın ve kendinize şu soruyu sorun: “Bu tip bir tepki, duygu veya davranış, hangi inanç tarafından oluşturulabilirdi?” Genellikle aklınıza ilk gelen yanıt doğru olacaktır. O yanıt hoşunuza gitmese de, ve aslında özellikle hoşunuza gitmiyorsa defterinize yazın. Ve düşünün: “Bu inanç yüzünden yaşamımda kaybettiğim, ulaşamadığım şeyler neler? Ne gibi bir bedel ödüyorum?” Ve son olarak ta bu inanç yerine neyi koyarsanız size hizmet edeceğine karar verin. Bundan sonra her kendinizi eski inancınıza tepki verirken bulduğunuzda inancınızı, bundan dolayı ödediğiniz bedeli ve onun yerine olmasını istediğiniz inancınızı tekrar okuyun.
İnançlarımızı ortaya çıkarmak ve onları yönetmek için sistemler kurmak, yaşam boyu sürecek bir uğraş. Her yeni olayda, her yeni tepkinizde daha önce fark etmediğiniz bir inancınızla karşılaşacaksınız. Yalnız uyarıyorum: Eğer bu inançlarınızı ortaya çıkarmayı alışkanlık, hatta zevkli bir oyun haline getirebilirseniz, hayata bakışınızda ve yaşamınızda oluşacak olumlu değişikliklere ve ulaştıklarınıza siz bile inanamayabilirsiniz!
Bir Cevap Yazın