↑ Yukarıdaki tuşlara tıklayarak bu yazıyı sosyal medyada paylaşabilirsiniz.

Bu sefer arşivlerimizden 25 Mayıs 2004’ten bir yazı paylaşıyoruz sizlerle. Umarım hoşunuza gider…

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şu şiirini siz de çok sever misiniz?:

Kağıttan bir gemi yaptım küçücük
Ya 5 öpücük sığar içine
Ya 10 öpücük
Kız kardeşim
10 öpücükte batar bu gemi dedi
Sen misin
15 öpücük
Anam sakın denize atma dedi
Doğru havuza
Sen misin
Doğru denize
Ama ıslanmasıyla batması bir oldu
 
Bir gemi daha yaparım ne çıkar
Hem bu sefer öpücük yerine
Sunturlu birkaç küfür
Daha birkaç gemi yaparım
Çok şükür.

Kağıttandır bizim gemilerimiz. Ufak ufak gemiler yaparız biz hayallerimizi, düşlerimizi, dertlerimizi, keyiflerimizi taşısın diye. Kağıttan gemiler yaparız, ve usulca bırakırız içine yüreğimizi… Kağıttan gemilere teslim ederiz biz yaşamlarımızı…

Kalelerimiz ise kumdandır bizim. Kaleler yaparız, yürek kovalarımızı doldurdukları kumları umutlarımızla ıslatarak. Bazen kocaman, bazen küçücük, kaleler yaparız, yanı başında duran uçsuz bucaksız denize, amansız dalgalara meydan okurcasına.

Bazılarımız saklar kağıttan gemilerini, suya sokmaz, batar diye, suya soksa bile içine bir şey koyamaz korkusundan. Diğerlerimiz kumdan kale yapanlara güler, “ne diye uğraşıyorsun” der, “ne diye uğraşıyorsun, nasıl olsa bir dalgada yıkılacak, belki de bir ayak darbesiyle. Hiç biri olmazsa güneş kurutacak kumları, ve dağılacak bu kadar uğraşarak yaptığın kalen…”

Diğerlerimiz cesaret eder sonunda bir kağıttan gemi yapmaya, kumları kovasına doldurup da bir kale inşa etmeye… Ama onlara bütün hayallerini, rüyalarını, hayatını yüklediğini sanır. Ve su değip de dağılınca kağıttan gemisi, ve dikkatsiz veya acımasız bir ayak basınca kalesine, bir daha affedemez, ne ayağı, suyu, ne kendisini. Nasıl bu kadar aptal olabildim der, kağıttan bir geminin yüzmeyeceği belliydi, bunu nasıl yapabildim, o kadar hayali, rüyayı, umudu, öpücüğü bu gemiye ben nasıl koyabildim der. Alçak, der, nasıl bastın o özene bezene yaptığım kaleme. Bir daha ne gemi yapar, ne kale. Eski gemisinde batan hayallerinin acısı ve kendine karşı öfkesi arasında bir yerlerde kaybettiği yaşamını arayıp durur. Ararken bir başkasının kalesini yapmakta olduğunu görünce bazen kendini tutamaz, içeride saklı tuttuğu öfkesi ile basıverir üstüne, yıkar o kaleyi de… Ama öfke susmaz, yarası daha bir kötü acır.

Bazılarımız ise bu sırada devamlı gemi yaparız. Kovalarımızı doldururuz kumlarla. Bir pamuk ipliğine bağlı yaşamımızda ne kadar çok gemi yapabileceğimizi merak ederiz biz. Biliriz ki beklenti, önceden planlanmış hayalkırıklığıdır. Biz sadece gemi yaparız. Kumdan kale yaparız. O gemiyi en güzel şekilde, o kaleyi en mükemmel şekilde yapmaktır amacımız. Yaşam budur zaten, bunu biliriz, şu anda yaptığım gemidir yaşam, şimdi inşa ettiğim kumdan kaledir. Şu andan başka yerde yaşayamayacağımızı biliriz. Ve her yaptığımız yeni geminin içine daha fazla öpücük, daha fazla hayal, daha fazla umut, daha fazla neşe, daha fazla yaşam doldurmaya çalışırız. Bunu yapınca daha fazla korkunun da bizi beklediğini bilerek. Ama öğrenmişizdir bir kere, gemiler batabilir, ve öpücükler bitmez bizde! Hayallerimizin geldiği yerden daha çoook hayal çıkar, ve kimse bizi yaşamamaya ikna edemez, henüz nefes alırken… Kumdan kalelerimizi daha yüksek, daha görkemli yaparız bir dahaki sefere, kağıttan gemilerimize daha da çok öpücük koyarız… 

Daha bir çok gemi yaparız, çok şükür…