Liderin Beş Engeli – Test Sonuçları
Merhaba! Testimizi tamamladığınız için teşekkürler.
Liderin beş engeli modeli, Theravada Meditasyon geleceğinden gelse de yaşamın tamamının içindedir aslında.
Aşağıda beş engelin her birinin sonuç sayfasında yer alan açıklamaları okuyabilirsiniz.
Bu engeller hepimizin içinde yaşıyorlar ve duruma göre kendilerini gösteriyorlar. Hatta başımıza problemleri genellikle bu engeller sayesinde açıyoruz desek yeridir!
Keyifli okumalar!
Gerçekçi olmayan beklentiler, istekler, arzular
En temel engellerimizden bir tanesi işte bu. Bizim mutlu, başarılı, tatmin olabilmemiz için dünya ile, insanlar ile, olgular ile ilgili beklentilerimizin karşılanması gerekiyor gibi bir yanlış algı içindeyiz hepimiz. Hem de daha önceki beklentilerimizin, isteklerimizin ve arzularımızın karşılandığı, ancak yine de beklediğimiz kadar mutlu olmadığımız zamanları unutarak…
Bu gerçekçi olmayan beklenti, istek ve arzularımız neler? Benim danışanlarımla çalışırken onları en fazla kısıtlayan, en fazla üzerinde çalıştıklarım 3 tanesi aşağıdakiler gibi duruyor… Sizinki acaba hangileri?
Kontrol (benim istediklerim, benim istediğim şekilde, benim istediğim zamanda olsun) Arzusu
Masumiyet (insanların hakkımdaki görüşlerini olumlu tutmak) Arzusu
Adalet (“Dünyanın bana adalet borcu var!”) Arzusu
Gerçekçi olmayan beklentilerin en büyük problemi, bizi tutsak tutmaları. Bu beklentilere tutunduğumuzda kafamızdaki gerçekçi olmayan durumu oluşturmak için gereğinden fazla enerji harcıyor, veya hayal kırıklığına uğrayıp pes ediyoruz, bu durumda da mevcut duruma ve olgulara etkin yanıtlar veremiyoruz.
Bırakın. Neye tutunuyorsanız bırakın. Göreceksiniz bu bırakmanın sonucunda gelecek gevşeme, sizi daha güçlü hale getirecek. Böylece içinde bulunduğunuz durumun sorumluluğunu alıp, daha etkin ve çoğu zaman daha da tatminkar sonuçlar doğuran eylemlere geçebileceksiniz.
Hayalkırıklığı, öfke, husumet
Beklentilerimiz, istek ve arzularımız karşılanmadığında doğal olarak hayal kırıklığına uğrarız. Bu hayal kırıklıkları biraz da kaçınılmazdır, çünkü beklentilerimiz, istek ve arzularımız çoğu zaman gerçekçi de değildir. Bu beklentilerle aslında söylediğimiz “benim mutlu olmam, huzurlu olmam, güvende olmam için dünyanın tam istediğim gibi olması, insanların tam istediğim gibi davranması, olguların beklentilerime göre hareket etmesi lazım” gibi bir şeydir. Her şey kontrolümde olsun. Her insan benim hakkımda benim istediğim gibi düşünsün. Hayat bayram olsun. Çalışanlarım, yöneticim, eşim, çocuklarım, politikacılar benim istediğim gibi davransın. Piyasalar benim istediğim gibi gitsin. Bu bu engellerin birincisi olan “gerçekçi olmayan arzular”dır.
Ancak çoğu zaman tüm bu faktörler, hep birlikte istediğimiz gibi gelişmez. O zaman da kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğrarız. O zaman da bu durumun suçlusunu dışarıda aramaya başlarız. Bizim istediğimize ulaşmamızın önündeki engel olarak görürüz onları. Çalışanlarımızı tembel, yöneticilerimizi duyarsız, eşimizi bencil, çocuklarımızı sorumsuz görürüz. Bazen veriler bu algılarımızı destekliyor gibi de gözükür… O kişiler gerçekten eylemleri ile bizim istediğimiz sonuca, mutluluğa, huzura ulaşmamızı engellemektedirler. Ancak bu durumda gözden kaçırdığımız, onların da aynen bizim gibi, mutlu olma çabasında olan, bunu yaparken de bizimkisi ile belki çatışan beklenti, arzu ve istekleri olan kişiler olduklarıdır. Bu durum, onları haklı yapmaz. Belki de gerçekten bu çabalarını hiç de etkili veya akılcı olmayan şekillerde gösteriyorlardır. Ancak onların da aynen bizim gibi mutlu olmaya çabaladıklarını, yani aslında bizim gibi acı çektiklerini, eylemlerinin de bu duygu ve motivasyondan doğduğunu görmek, duruma anlayış ve şefkat getirebilmemizi sağlar. Bu da duruma öfke ve gerginlikle ve insanlara düşman olarak değil, bizim gibi mutlu olmaya çalışan, belki farklı ve çatışan istekleri olan, belki de yolunu kaybetmiş kişiler olarak şefkatle ve anlayışla yaklaşmamızı, bu sayede de hem onların hem de bizim durumumuzu kolaylaştıracak çözümler aramamızı sağlar.
Bir daha birisi hakkında öfke içeren bir cümle kurduğunuzda, örneğin:
“Ne kadar bencil bir insan…”
“Ne kadar sorumsuz bir insan…”
“Ne kadar beceriksiz bir insan..”
gibi, cümlenizi “aynen benim de bazen olduğum gibi” veya “aynen bazılarının benim de böyle düşünebileceği gibi…” diye bitirmeyi deneyin. Bakalım nasıl bir etkisi olacak!
Pişmanlık ve Endişe
Beklentilerimiz, istek ve arzularımız karşılanmadığında doğal olarak hayal kırıklığına uğrarız. Bu hayal kırıklıkları biraz da kaçınılmazdır, çünkü beklentilerimiz, istek ve arzularımız çoğu zaman gerçekçi de değildir. Bu beklentilerle aslında söylediğimiz “benim mutlu olmam, huzurlu olmam, güvende olmam için dünyanın tam istediğim gibi olması, insanların tam istediğim gibi davranması, olguların beklentilerime göre hareket etmesi lazım” gibi bir şeydir. Her şey kontrolümde olsun. Her insan benim hakkımda benim istediğim gibi düşünsün. Hayat bayram olsun. Çalışanlarım, yöneticim, eşim, çocuklarım, politikacılar benim istediğim gibi davransın. Piyasalar benim istediğim gibi gitsin. Bu bu engellerin birincisi olan “gerçekçi olmayan arzular”dır.
Ancak çoğu zaman tüm bu faktörler, hep birlikte istediğimiz gibi gelişmez. O zaman da kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğrarız. Bazılarımız bunun nedenini dışarıda ararken, bazılarımız da kendimizde arar. Her zaman her şeyin suçlusu bizizdir. Ben yeterince kontrol edemediğim için böyle oldu. Ben yeterince ilgi göstermediğim için bana öfkelendi. Ben yeterince çalışkan/güzel/yakışıklı/ilginç/mükemmel/vs. vs. olmadığım için… Pişmanım. Ve bu acıyı, bu utancı bir daha yaşamak istemiyorum. O zaman yapmam gereken bu durumun bir daha başıma gelmesine engel olmaktır. Bunun da yolu bir dahaki sefere her şeyi kontrol etmeye çabalamaktır.
Ancak bir dakika… Ne demiştik? Gerçekçi olmayan arzu ve beklentiler… Tamamen kontrol edebilmek gerçekçi değil, çünkü çoğu bizim elimizde olmayan bir sürü faktöre bağlı. Yani yine hayal kırıklığı kaçınılmaz… Ve kendimizi hiç bir şekilde geçmeyecek bir endişenin kucağında buluruz.
Hani bir reklam vardı ya: “Baba, yıldırım düşse tutar mısın?”…
Sevgili kardeşim, biraz rahatla. Yıldırım tutulmaz. Yıldırım düşer, ve bunun seninle alakası yok. Dünyayı sırtından indirmenin zamanıdır. Ne olacaksa olacak. Tabi ki sen sorumluluklarını tam yerine getir. Ancak rahatlayınca fark edeceğin gibi bu pişmanlık ve endişe zaten seni çok dar bir alana hapis ettiği için aslında yapabileceklerini ve gerçek sorumluluklarını göremiyor olabilirsin.
Sen suçlu değilsin.
Suçsuz da değilsin.
Sadece konu bu değil.
Sen sadece sorumlusun.
Gereğini yap, yapabildiklerini yap, sonra bırak senin dışındaki koşullar nasıl oluşuyorlarsa oluşsunlar.
Sonra yeni çıkan duruma bak. O durumla ilgili suçluluk ve suçsuzluk peşinde koşma.
Sonra bu durumun da sorumluluğunu al. Yine gereğini yap!
Ve nefes almayı unutma!
Liderlik Tembelliği
Belki de biliyoruz, burada değiştirilmesi gereken çok şey var. Bunlar bir şekilde değiştirilse, bu şirket, bu takım, bu ülke, bu aile uçacak! İnanılmaz sonuçlar, başarılar, mutluluklar aslında mümkün. Ama bunu gerçekleştirmek için birilerinin şimdiye kadar belki de hiç sorgulanmamış şeyleri sorgulaması, kimsenin şimdiye kadar dokunmaya cesaret edemediği konulara dokunması gerekecek. İnsanlara şimdiye kadar verilmemiş geri bildirimlerin verilmesi, eşinizle, arkadaşlarınızla şimdiye kadar kenarından kıyısından dolaştığınız konuların göbeğine dalınması gerekecek. Ve bu süreç hiç de kolay değil. Bir yandan içinde bulunduğunuz durum dayanılmaz, veya en azından rahatsız edici, ancak öte yandan değişim için eyleme geçmek çok korkutucu.
Üstelik garantisi de yok. Belki de hiç bir işe yaramayacak. Belki de takımın sonuçları daha da düşecek. Belki de eşiniz, çocuklarınız sizden nefret edecek. Belki bir daha seçilemeyeceksiniz. Değişim süreci bir başladığında artık kontrolünüz kısıtlı olacak.
Aman, diyorsunuz, ne gerek var. İşte kör topal gidiyoruz. Çok da kötü değil durum. Evet, herkesin işini ben yapıyorum, ve belki de 12 – 16 saat çalışıyorum, ama sonuçlar iyi. Herkes mutlu. Evet, eşimle o kadar mutlu değiliz, ama zaten bu kadar süre evli kaldıktan sonra böyle olur, ne bekliyoruz ki… Ben biraz daha çabalarım, uğraşırım, bir şekilde idare ederiz.
Belki deli gibi çalışıyor olabilirsiniz, ancak bu, gerçekte yapılması gereken şeyler ve alınması gereken sorumluluklar konusunda derin bir tembellik içinde olduğunuz gerçeğini değiştirmez. Üstelik aslında tahammül edilmez bu duruma katlanabilmek için duygularımızı kapatmak zorunda kalacağımız için büyük bir enerjisizlik içinde de bulabiliriz kendimizi…
Derin bir nefes alın. Ve durumunuza bakın. Geçici bir rahatsızlığı hissetmemek için uzun dönemli bir mutsuzluğa ve umutsuzluğa katlanıyor olabilir misiniz? Belki de sorumluluğu ve gücünüzü sahiplenmek ve herkes için daha iyi bir yere doğru ilerlemek adına liderliği ele almanın zamanı gelmiştir, ne dersiniz?
İnançsızlık ve şüphe
Beklentilerimiz, istek ve arzularımız karşılanmadığında doğal olarak hayal kırıklığına uğrarız. Bu hayal kırıklıkları biraz da kaçınılmazdır, çünkü beklentilerimiz, istek ve arzularımız çoğu zaman gerçekçi de değildir. Bu beklentilerle aslında söylediğimiz “benim mutlu olmam, huzurlu olmam, güvende olmam için dünyanın tam istediğim gibi olması, insanların tam istediğim gibi davranması, olguların beklentilerime göre hareket etmesi lazım” gibi bir şeydir. Her şey kontrolümde olsun. Her insan benim hakkımda benim istediğim gibi düşünsün. Hayat bayram olsun. Çalışanlarım, yöneticim, eşim, çocuklarım, politikacılar benim istediğim gibi davransın. Piyasalar benim istediğim gibi gitsin. Bu bu engellerin birincisi olan “gerçekçi olmayan arzular”dır.
Ancak çoğu zaman tüm bu faktörler, hep birlikte istediğimiz gibi gelişmez. O zaman da kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğrarız. Bu hayal kırıklıkları üst üste geldiğinde artık bize vadedilenlere karşı daha septik bakmaya başlarız. Eğitimlerde insanlar liderlikten bahsederken elimizi kaldırır ve sanki soru soruyormuş gibi, en masum yüz ifademizi takınarak “hocam, sizce lider olunur mu doğulur mu?” diye sorarız. Aslında soru sormuyoruzdur. “Bırak hocam ya” diyoruzdur aslında. Bunlar hikaye. Ortalıktaki liderlere bak. Hatta bana bak. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur. Ne benden, ne de diğerlerinden bir cacık olmaz. Bu liderlik/ilişki/mutluluk/kişisel gelişim/iletişim/vs. vs. hikayeleri adı üzerinde, hikaye… Bir şey değişmez. Ben değişmem.
Bu sayede de değişmemeyi, liderlikte ilerlememeyi, gelişmemeyi, yani çaba harcamamayı, yani hayal kırıklığına uğramamayı garanti altına alırız. Ve her şey, her zaman nasılsa öyle kalır.
Yalnız kaçırdığımız bir şey vardır: Amaç olunulacak en mükemmel lider, insan, sevgili, baba, iletişimci, vs. vs. olmak değildir. Amaç şu anda olduğundan bir adım öteye gitmektir. Hatta daha da önemlisi, şu anda içinde bulunduğumuz ve bize acı veren konuda bir adım ilerlemektir. İnançsızlık ve şüphe bizim elimizden bu fırsatı alır.
Bir durun ve düşünün. Eğer kendinize hayal kırıklığına uğrama izni verseydiniz, eğer her şey bir anda düzelmek zorunda olmasaydı, eğer kendinize başarısız olma iznini de içeren, ne olursa olsun ayağa kalkıp da bir daha deneyeceğinizi bilen bir güven geliştirebilseydiniz, o zaman ne olurdu? Ne yapardınız? Nasıl eyleme geçerdiniz? Eğer size anlatılan ve “teori” olarak gördüğünüz o önerileri kendinize acemi olmaya da izin vererek ve bunların her zaman ve her seferinde işe yaramayacağını da kabul ederek gerçekten hayata geçirmeye enerji ve çaba harcasanız, o zaman ne gibi fırsatlar doğardı acaba?
Acaba inançsızlık ve şüphenin gri, alaycı, ve umutsuz çukurundan en azından daha renkli, daha heyecanlı ve daha çok fırsat içeren bir yer olmaz mıydı?
Bu test her hangi bir biçimde psikolojik veya psikometrik teşhis ve saptama amacı taşımamaktadır. Test psikometri kurallarına göre oluşturulmamıştır ve geçerliliği sağlanmamıştır. Testin tek amacı eğlenmek ve önemli konularda katılımcıları düşünmeye davet etmektir. Bu sayfada paylaşılanlar tamamen yazarın görüşü olup herhangi bir şekilde tedavi veya öneri olarak görülmemelidir. İçinde bulunduğunuz liderlik veya yaşam durumu ile ilgili öneride bulunmadan önce, sizin içinde bulunduğunuz durumun özellikleri ve koşulları değerlendirilmelidir. O açıdan yukarıda paylaştığımız konuları da bu gözle okumanızı öneriyoruz.