Yarin sabah uyandığınız andan itibaren içinizde korku veya endişe hissettiğiniz her ana dikkat edin. Aklınıza geldiğinde hemen kovduğunuz, düşünmemeye çalıştığınız her olasılığın farkına varın. Boynunuzla bacaklarınız arasındaki bölgede oluşan ve endişe/korku kaynaklı her türlü sıkışma ve rahatsızlığı izleyin. Bu arada çok uzun zamandır vücudunuzu paylaştığınız, bunun için deartık ayırdına varmadığınız o sürekli endişelerin ve rahatsızlıkların da fark edin.

Tahminim, çıkan sonuca şaşıracağınız. Günümüzün büyük bir bölümünü bu duygularla beraber yaşıyoruz. Korku, sevgi gibi insanıntemel duygularından, ve dengede tutulduğunda ve doğru yönetildiğinde yaşamımızı sürdürmemiz için gerekli temel becerilerden biri. Benliğimiz tehdit altında olduğunda, tehlikeyle başa çıkmamız için bütün ilgili organlarımızı teyakkuz haline geçiren şey korku.

Peki o zaman neden korkudan bu kadar korkuyoruz? Bu korku duygusu yüzünden bir çoğumuz kendimizi istemediğimiz bir yaşamamahkum etmiş durumdayız. Başarısızlıktan korktuğumuz için işimizde, kariyerimizde risk almıyoruz, reddedilmekten korktuğumuz için karşı cinsten hoşlandığımız insanlara yaklaşmıyoruz, komik duruma düşmekten korktuğumuz için harekete geçmiyoruz, yalnız kalmaktan korktuğumuz için fikirlerimizi, düşüncelerimizi ifade etmiyor, savunmuyoruz, beğenilmemekten veya farklı olmaktankorktuğumuz için herkesle bir model giyiniyor, bir model saçımızı kestiriyoruz. Bütünlüğümüzü, kendimiz için en doğru olduğunu bildiğimiz şeyleri, korkularımızla yüzleşmeme ve rahat ettiğimiz bölgeden çıkmama “hakkıyla” takas ediyoruz.

Ödediğimiz Bedel

Ne yaptığımızı biliyorsunuz, değil mi? Bunları okurken içimizde oluşan o sıkıntının, rahatsızlığın nedenini? Daha azına razı oluyorsunuz! İçimizdeki ses “benim hakkım bu değil” diyor bize, “hey” diyor, “bütün yapabileceğin bu mu?”. Bütün yapabileceğiniz, benliğinizin en yüksek ifadesi, tam potansiyeliniz bu mu? Evrenin size emanet ettiği yeteneklerinizi korkularınız yüzünden boşa harcadığınız için rahatsızlık hissediyor olabilir misiniz?

Bütün evrene ilan ediyoruz çaresizliğimizi. “Evet, biliyorum, hakkım bu değil, ama…” Ne olur kusura bakmayın, ama yaşamınızın idaresini korkularınıza teslim ettiğiniz sürece hakkınız bu. Kendinizi kandırmayın, mucize de beklemeyin. Mucizelere inanırım ben, ama onların bile her nasılsa kendisine yardım etmeye karar veren ve harekete geçen insanları bulduğunu gördüm defalarca.

Şunu farkedin lütfen: Yaşamınızın direksiyonunu korkulara teslim etmekten yana kullandığınız her tercih, yaşam kalitenizden yiyor. Danışanlarıma çalışmamızın başında uyguladığım yaşam kalitesi değerlendirmelerinde tipik olarak düşük sonuçlar çıkmasının önemli nedenlerinden biri, korkularımız yüzünden harekete geçmemenin yarattığı çaresizlik duygusu. Yaşam benden daha büyük diyoruz bir yerde. Önümde öyle engeller ve belirsizlikler var ki, aşmamın imkanı yok. Evet cehennemde yaşadığımı biliyorum belki ama, bütün sokak adlarını biliyorum. Dışarı çıkamam, korkuyorum. Neden korkuyorum? Sonuçlarımla başa çıkamamaktan korkuyorum. Sorum şu:Korkuya teslim olmanızın sonuçlarıyla ne kadar başa çıkabiliyorsunuz?

Korku Gerçekleri

Susan Jeffers, “Feel The Fear and Do It Anyway” adlı bestseller kitabında, korku ile ilgili bazı gerçekleri sıralıyor:

  1. Siz büyümeye devam ettikçe korku hiçbir şekilde gitmeyecek.
  2. Bir şeyi yapmaktan duyduğunuz korkuyu gidermenin tek yolu… gidip onu yapmaktır.
  3. Kendiniz hakkında daha iyi hissetmenizin tek yolu… gidip onu yapmaktır.
  4. Tanıdık olmayan bir bölgedeyken sadece siz korku deneyimlemeyeceksiniz, sizinle beraber herkes de korkacak.
  5. Korkuya rağmen ilerlemek, çaresizlik duygusundan kaynaklanan devamlı endişeden daha az korkutucudur!

Ve belki bir gün “yeter artık” diyeceksiniz. Çünkü harekete geçmemekten dolayı duyduğunuz acı, olası kötü sonuçlardan duyduğunuz korkunun üzerine çıkacak. Ve harekete geçeceksiniz.

Evet, harekete geçtiğinizde bazen düşeceksiniz. Evet, bazen başarısız olacaksınız. Bazen aldığınız risk, gerçekleşecek. Kaybettiğiniz oyunlar olacak her zaman. Ve evet, korksanız da korkmasanız da yaşlanacaksınız. Sevdikleriniz de yaşlanacak, bazen onlar da mutsuz olacak. Bazen bu mutsuzluğun kaynağı siz de olacaksınız. Ve komik duruma düştüğünüz zamanlar da olacak.

Ama olasılık o ki, başarılı da olabilirsiniz. Yaşlanırken yaşamın tadını çıkarabilirsiniz. Sevdiklerinizin kendi ayakları üzerinde durduğunu ve her şeyi göğüsleyecek güçte olduklarını görerek gurur duyabilirsiniz. Hayallerinizi düşe kalka da olsa gerçekleştirebildiğinizi görebilirsiniz. İnsanları mutlu etmenin en kolay yolunun kendini mutlu etmek olduğunu da fark edebilirsiniz, şaşırarak. Ve bakarsınız insanlar peşinize takılır, fikirlerinizle onları bulunduklarından daha iyi bir yere götüresiniz diye. Düşünce ayağa kalkmanın da yaşamınzevklerinden biri olduğunu öğrenebilirsiniz. Ve fark edebilirsiniz ki, yaşamda başa çıkamayacağınız hiç bir şey yok aslında!

Yaşamınızda istediğiniz şeyleri gerçekleştirmek için rahat ettiğiniz bölgeden çıkmaya karar verdiğinizde yapmanız gereken ilk şeyrezervler oluşturmak. Çünkü benim önerim gidip de mantık dışı riskler almak, kumar oynamak değil. Korkularımızın üzerine giderken bile oyunu akıllıca oynamak, eğer düşersek bir daha ayağa kalkacak kadar fazlamız olmasını sağlamak. Yaşamınızda değişiklikler yapacaksanız zaman, para, sevgi, destek, ve benzeri kaynaklardan bir rezerv oluşturmanız gerekir. Rezerv oluşturma, genelde danışanlarımla yaptığım çalışmalardandır.

Korkuya doğru harekete geçtiğinizde unutmamanız gereken bir şey var: Bir kere başlayınca, yarı yolda durmamalısınız. Çünkü korkuya doğru bir adım atıp, sonra geri çekilmek sadece o korkuyu pekiştirecektir. Bunun için de, nasıl ilk defa iki ayak üstüne yükselip de yürümeye başlayan bir bebek durup arkasına, annesine bakar, güven almak için, siz de kendinize destek alabileceğiniz bir yapı kurmalısınız. Bu sizi eğitecek, cesaretlendirecek, düştüğünüzde kalkmanıza yardımcı olacak, yarı yolda durmaya kalktığınızda sizi itekleyecek bir yapı olmalı.

Bu yapı, sizi destekleyeceğinden ve şevkini kırmayacağından eminseniz, aileniz veya arkadaşlarınız olabilir. Bu kişilerin de benzer çalışma içinde olması daha da yararlı olacaktır. Daha profesyonel bir destek ve korkuyla başa çıkma stratejileri konusunda eğitim almak için kişisel danışmanlık/coaching hizmetinden yararlanabilirsiniz. Ayrıca Mare Fidelis tasarladığımız Grup Danışmanlığı/Group Coaching çalışması da bu amaca hizmet etmekte. Yukarıda bu çalışma hakkında daha kapsamlı bilgi sunuyoruz.

Korkunun varlığını kabul ettiğinizde, ona verdiğiniz tepkiyi sahiplendiğinizde, bu yüzden ödediğiniz bedeli farkettiğinizde artık harekete geçme zamanı gelmiştir. Artık tek yapılacak,  korkuları yenmeye çalışarak değil, onların her zaman olacağını farkedip, onlarla beraber yolculuk yapacağımızı kabul etmek, korkularımıza “geç arka koltuğa” demek, gerekli desteği ve rezervleri sağlamak ve harekete geçmektir, ve hedefe ulaşana kadar gözünü kırpmadan ilerlemektir. Sonuçta ulaşılacak olan, bize gurur verecek bir yaşam, bu kadar çalışmaya değmez mi…