Lider diye bir şeyden bahsediyor herkes… Herkes, bir liderin nasıl olması gerektiğinden, bir liderin nasıl davranması gerektiğinden, bir liderin nasıl oturup, nasıl kalkması, elini nasıl sallaması, başını nasıl tutması, geleceği nasıl görmesi, geçmişi nasıl değerlendirmesi gerektiğinden bahsediyor. Bir liderlik telaşıdır almış herkesi…

Peki nedir bu lideri nerede bulunur, nasıl yetiştirilir, neleri öğrenirsem ben bir lider olabilirim? Yoksa doğuştan mı lider doğmam gerekiyordu, eğer bazı becerilere sahip değilsem hiç şansım yok mu? Belki de bu, bazı spor dalları veya müzik aletleri gibi çok küçük yaşta edinmeye başlamam gereken bir beceriydi, kim bilir!

Eğitimlerimde tekrar tekrar söylediğim bir şey var: İnsan kendi kendine liderlik yapmadan başkalarına liderlik yapamaz. Kendi kendini istediği, ulaşacağını söylediği, ulaşmak üzere yola çıktığı sonuçlara doğru ilerlemek için yönetemeden, başkalarını yönetemez.

Ne anlama geliyor bu uzun ve çetrefilli cümle? Neleri, hangi anlamları saklıyor acaba içerisinde? Öncelikle şunu söylüyor: Bir kere hepimiz, kendi yaşamlarımızın liderleri olmalıyız. Artık birilerinin, bizden başka güçlerin ve iradelerin bulunduğumuz ve pek de bulunmak istemediğimiz yerden bizi alıp daha güzel yerlere götürmesini beklemektense kendi yaşamımız ve geleceğimiz için bir şeyler yapmamız lazım.

Bu başkalarının aydınlattıkları yollardan gitmemek, gerçek liderlerden yararlanmamak, gerektiğinde destek almamak, tamamen kafanın dikine gitmek, hiç bir kurala uymamak, her şeyi reddetmek demek değil. Tam tersine kendi kendinin lideri olmak, yani öz-yönetim uygulamak demek, ulaşmak istediğim ve ulaşacağımı söylediğim sonuçlara doğru ilerlemek için şu anki durumumu büyük bir gerçekçilikle değerlendirip, gerekli destekleri belirleyip bunları elde etmenin yollarını araştırmak demek. Kendi kendinin lideri olmak demek, beni yolumdan alıkoyabilecek her türlü bağımlılığımı, geçmişten gelen ve bu güne ait olmayan istek, saplantı, çekince, korku, endişe ve bloklarımı fark ederek bunların sorun olmasının önüne geçebilmek demek.

Kendinin lideri olan insan, yaşamında hangi değerlerin ifade edilmesini istediğini bilen, tutkusunu vizyonuyla ifade eden, bu vizyonundan doğan hedeflere doğru cesaret ve güvenle ilerlerken bütünlüğünden ödün vermeyen bir insandır. Kendinin lideri olan bir insan kendinin en önemli gözlemcisidir, çünkü en büyük silahının öz farkındalık olduğunun farkındadır. Bütün yaşamının, davranışlarının ve sonuçlarının sorumluluğunu alır, hata yapacağını, bazen düşeceğini bilir ve tutarlılığını bu durumlar karşısında bile kaybetmez.

İnsan, ancak özünü yönetmeyi becerebilince ilişkilerini de kendisine ve karşısındaki insanlara mutluluk verici biçimde yönetebilir. Kendi iç sesini duyabildiği, yüzleşilmesi en zor duygularına ve hislerine bile içsel bir şefkat ile kulak verebildiği, kendi insanlığına saygı gösterebildiği için, başkalarını empati ile dinleyebilir, onlarla güvenilirlik, açıklık ve inanç temellerine dayanan bir ilişki kurabilir. Onları gerçekten, merakla dinler, konuştuğu zaman onlara güç vermek için konuşur, kendi düşünce yapısının köleleri yapmak için değil. Ancak kendinden ve sınırlarından ödün vermez, iletişim standartlarını korur, ve her zaman kendini ve ihtiyaçlarını en önde tutar, fazlasını ister, fazlasını verir.

Kendini yönetebilen ve başkalarıyla sevgi, gelişim ve farkındalık üzerine basan ilişkiler kurabilen insanın, tam olarak “ben kendi kendimin lideriyim” diyebilmesi için bir alanda daha becerilerini geliştirmesi gerekir: Verileri ve olayları kavrayabilmek ve karşılaştığı durumlara yerinde ve zamanında yanıt verebilmek. Kendine lider olan kişi, “bir aptal, basit olayları karmaşıklaştırır, bir dahi ise karmaşık olayları basitleştirir” lafını hiç bir zaman unutmaz. Her karşılaştığı olayın aslında nasıl mükemmel olduğunu görür, en acı durumların ve en çözülemez gözüken problemlerin arkasında saklı fırsatları araştırır. Sezgilerine güvenerek tahminlerde bulunmaktan korkmaz, ama bu tahminleri hiç bir zaman gerçeklerle karıştırmaz.  “Her şey çözülebilir” der, “çözülemeyenler dışında”. Çözebileceği şeyleri çözer, çözemediklerine boşuna enerji harcamaz. Düşünceyi gerçekle kendi arasına set çekmek ve egosunu korumak için değil, gerçekleri daha iyi anlamak için kullanır. Detaylara değil, ayrıntılara dikkat eder.  Daha büyük gerçeklerin, sembolik anlamların peşindedir kendinin lideri.

Bütün bunları yapabildiğini görünce durup bir nefes alır ve “artık ben de kendi peşimden gidebilirim, kendi liderliğimi kabul ediyorum” der. Peki ya siz? Siz böyle bir liderin peşinden gitmek istemez miydiniz?