Liderin ve kendi yaşamına veya ailesine liderlik yapmaya kalkışan herkesin düştüğü engellerden bahsediyoruz yazı dizimizde… İlk ikisini, daha önceki yazılarımızda tartıştık. Gelin isterseniz bu engellerden bir üçüncüsüne odaklanalım bu hafta.

Gerçekçi olmayan arzu ve beklentilerimizin başımıza açtığı işler, saymakla bitmez…

Aslında mümkün olmadığını bile bile her olguyu ve her sonucu kontrol etme, garanti altına alma, bizim istediğimiz gibi olmasını sağlama istek ve çabamız bizi gücümüzden ve aslında en derinde ulaşmak istediğimiz ve ulaşabileceklerimizden uzak tutan şey… (Birinci engelle ilgili yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

“Beklenti, önceden planlanmış hayalkırıklığıdır”… Özellikle de bu gerçekçi olmayan beklenti ve arzularımız, hava durumunu kontrol etmeye çalışmaya benziyorsa… Ve biz hayatımızı, yağdı diye yağmura, esti diye rüzgara kızmakla geçiriyoruz belki de… (İkinci engelle ilgili yazımız da burada...)

Durum böyle olunca, ister istemez liderin üçüncü engeline tosluyoruz.

Nasıl olsa istediğimiz olmayacak. Kimse de garanti vermiyor…. Bu yağmur da en olmadık zamanlarda yağıyor.

Karar versem ne olacak.

Uğraşsam ne olacak.

Risk alıp da inandığım şeyler için, kendimi tehlikeye atsam ne olacak.

Garantisi yok ki başarılı olacağımın…

Böyle de gelmiş, böyle de gider…

Bu şirketi/takımı/aileyi/toplumu/ülkeyi/düzeni ben mi değiştireceğim!

Madalya mı takacaklar…

Değiştirmesine değiştiririm de koşullar benim elimde değil ki, olsa çoktan…

Hava durumu elimde olsaydı, eğer güneş açsaydı, rüzgar esmeseydi, yağmur yağmasaydı, değiştirirdim valla, liderliğin hasını yapardım.

Şimdi güneşli görünebilir, ama birazdan yağmur yağmayacağının garantisi yok ki.

Yok tamam, bir gün alacağım güç ve sorumluluğu elime, ama bugün değil, yarın…

Ayrıca değiştirsem ne olacak… Liderlik yapsam ne olacak…

O da istediğim o kalıcı tatmin hissini, kalıcı mutluluğu sağlamayacak ki…

Ben en iyisi kafamı gömeyim ve işimi yapayım. İşimi çok fazla yapayım. İşkolik olayım ki hissetmeyeyim aslında değiştirmem gereken, liderliği ele almam gereken alanları.

Sonuçkolik olayım.

Hatasızlıkkolik olayım.

İnsanlar-beni-sevsin-kolik olayım.

Çok çalışıyor ve çok enerji harcıyor gözükeyim, ama içimde bir yerler, benim bile sesini duymaya kendime müsaade etmediğim bir yerler bilsin aslında, bu enerji ve çok çalışmam, belki de tam tersine, gerçekte bu gerçekçi olmayan beklentilerimden beslenen büyük bir tembellik ve enerjisizliği örtüyor.

Bu şekilde kendimi Liderin Üçüncü Engeli’nin kollarına bırakayım. Kendimi bir çeşit liderlik tembelliğine, enerjisizliğe ve bıkkınlığa bırakayım.

İşte bu, neden liderlik yaptığımızı, ve aslında bizi neyin tutuşturduğunu, kendimizi ve hayatımızı neye adamaktan mutlu olacağımızı unutup da, aslında gerçekçi olmayan beklentilerimizin peşine takılıp, bunlar gerçekleşmeyecek diye, yani kontrol mümkün değil diye, herkes bizi sevmeyecek diye, kimse garantiler vermiyor diye, ve ne yaparsam yapayım kalıcı tatmine ulaşmamın imkanı yok diye eyleme geçmemek, kendimizi bir çeşit liderlik tembelliğine, enerjisizliğine bırakmak, liderin üçüncü engeli. Bu engelin en sinsi tarafı da bir yandan da kendimizi çok meşgul tutmamız ve bu şekilde sanki çalışıyor gibi, gerçekten bir şeyler yapıyor gibi, veya liderliğe vaktimiz yok gibi hissetmemiz.

Yaptığı insanı sarsıcı espriler ve lafını sakınmaması ile de meşhur Tayland’lı büyük meditasyon ustası Ajahn Chah, batılıların çabalamaları hakkında fikri sorulduğunda şöyle demiş:

“Popon kaşınır. Kafanı kaşırsın. Popon kaşınmaya devam eder.”