Bu satırlarda her hafta, sizlere yaşam ve iş kalitenizi yükseltme yolculuğunuzda kullanabileceğiniz araçlar sunmaya çalışıyor, kişisel özgürlük üzerine fikirlerimi paylaşıyorum. Kendi kendimizi gerçekleştirme yolculuğu, bir insanın girişebileceği en keyifli uğraşlardan biri, belki de yaşamın asıl amacı. Kendi içimizdeki aydınlık ve karanlık yanları ortaya çıkardıkça ve onları karşı karşıya getirip de birlikteliklerinden doğan güçle kendi potansiyelimize doğru ilerledikçe, yaşamın neden anlaşılacak değil de yaşanacak bir süreç olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Bu yolculuk, uzun bir yolculuk, ve bu yolculukta bir çok araca ihtiyacımız var. Kendimizi tanımak için açık bir zihin ve önyargısız bir bakış açısı, gerçek ve fikirleri ayırdetmek için muhakeme yeteneği, yaşamımızı dayandırmak için bize güç verip özgürleştiren paradigmalar, bizi harekete geçiren vizyonumuz, kısıtlayıcı kalıplardan kurtulmak için sorgulayıcılık, rahat ettiğimiz bölgeden çıkmak için cesaret, tehlikeleri bize önceden haber veren korkumuz, zorluklar karşısında yılmamak, vazgeçmemek için sebat… Ve daha bir çokları. Örneğin en büyük hazinelerimizden vücudumuz, sağlığımız, sahip olduğumuz bütün fiziksel varlıklar, en büyük yaratım hammaddemiz zaman…

Böyle uzayıp gidebilir bu liste. Son zamanlarda, yolculuğumuzda bize yoldaşlık eden bu arkadaşlarımıza yeni bir madde eklenmeye başladı. Hani pek yabancı olduğumuz bir kavram değil bu, hatta neredeyse sevgili batı kültürünün temel taşlarından biri, ama kişiseliyle pek karşılaşmamıştık. Bu eski – yeni kavram, kişisel ve kariyer gelişimi çalışmalarına yavaş yavaş sızmaya başladı.

Bahsettiğim yeni olgu, kişisel markalaşma. Güçlü bir marka oluşturmanın ana öğeleri, artık bireyselleştirilerek yeni ekonomi, hatta yeni çağ yaklaşımı içinde kendi tutkuları peşinde potansiyelini gerçekleştirmek için yola çıkan bir çoğumuza bu yolculuklarını daha eğlenceli, hızlı ve az riskli kılmak için yeni bir strateji sunuyor.

Sakın yanlış anlamayın, kişisel markadan kastettiğim isminizi ticari bir meta haline getirmeniz değil. Temelinde bir kişisel marka, sizin bu dünya üzerinde gerçekleşmesini istediğiniz ve mümkün gördüğünüz vizyonun içerisinde sizin yerinizi, sizin amaçlarınızı ve kattığınız değeri simgeler. Kendimden örnek verirsem “yaşam, yeteneklerin bir kutlaması olarak yaşanmalı” tümcesi benim için yaşamın anlamı ve dolayısıyla Mare Fidelis’in vizyonudur. Benim kendime bu vizyon içinde bulduğum yer, yaşam koçluğu ile hem kendi yeteneklerimi kullanabilmek, hem de beraber çalıştığım birey ve kurumların kendi yetenek, beceri ve güçlerini ortaya koyabilmeleri için destek olmaktır.

Eğer hayallerinizin peşinden gidiyorsanız, kişisel markanız sizin en sadık yol arkadaşınız olabilir. Siz ister girişimci veya iş sahibi, ister “solo” çalışan bir profesyonel, ister bir “yeni çağ” çalışanı, isterseniz de şirket yapısı içinde yükselmeye niyetli bir kariyer yolcusu olun, iyi konumlanmış ve değerli bir marka oluşturmuşsanız, yolculuğunuz daha kolay, eğlenceli ve hızlı olacaktır. William Arruda “Kurumsal markaların olduğu gibi, kişisel markanız sizin değer katma sözünüzdür” diyor. Başarılı bir kişisel marka, dış dünyaya verilecek bir mesaj veya bir imaj oluşturmaktan çok, sizin kendinizi, ve size özel farklılıklarınızı belirlemenize ve başarınızı bunlar üzerine kurmanıza yarar. Her başarılı marka, altında yatan ürünün en önemli özelliklerinin bir dışa vurumudur. Aynı şekilde sizin markanız da sizin güçlü yanlarınızın, becerilerinizin, değerlerinizin ve tutkularınızın ifadesi olacak ve bu özellikleriniz sayesinde kendinizi farklılaştırmanıza ve yaşamla ilgili aldığınız kararlarda kılavuzluk etmeye yarayacaktır.

Şöyle düşünün: Siz isteseniz de, istemeseniz de “bir markanız” ve marka imajınız var. Bu markayı ciddi biçimde ele almak ve kişisel markanıza yatırım yapmak, size ciddi yararlar sağlayabilir. Bu çalışmayı daha önce yaptığım bir müşterimin sözleriyle zaten varolan markanızı su yüzüne çıkarmak ve onunla bir ilişki kurmak, sizi “hızla ileri götüren bir vakum” oluşturabilir. Bu yolculukta sizi ileri götürecek her türlü araca ihtiyacınız var. Zaten üstünüzde taşımakta olduğunuz isminize bu gözle bakmaya ne dersiniz?