Geçtiğimiz yüzyılın en büyük ustalarından, Buddha’nın belirttiği 4 aydınlanma seviyesinden en az ikisine ulaşmış bir bilge olan Dipa Ma’ya bir sohbette sormuşlar:
“Artık çocuğuna karşı eskisi kadar sevgi hissetmiyor musun?”
Dipa Ma yanıt vermiş:
“Tabii ki hayır. Artık tüm çocukları cocuğum gibi seviyorum”.
Aslında bu yazıyı burada bitirmem lazım. Çünkü bu iki satırlık öğreti, tüm savaşları, çatışmaları, bencilliği ve duyarsızlığı, onları destekleyen tüm argümanlarla birlikte ortadan kaldırmaya yeterli. Ancak ben yine de bir iki kelam daha edeceğim.
Sanıyoruz ki bizim başımıza, bizim çocuğumuzun başına gelmez. Sanıyoruz ki her şey bir yere kadar düzeninde gidiyor gibi gözüktüğü için kaos bizim kapımızı çalmaz. Sanıyoruz ki gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatırsak, olguların oynak, belirsiz, kaotik ve muğlak doğası bize ilişmez.
Ama bu gerçek değil. Gerçek şefkat dediğimiz şey bunu anlamaktan geçiyor: Karşımızdakinin, umursamadığımızın, hatta düşman gördüğümüzün acısının bizim acımızdan farkı yok. O da aynen bizim gibi acı çekiyor. Onun da canı aynen bizim gibi acıyor. Onun da bizim gibi onun üstüne titreyen, azıcık ateşi çıktığında canı yanan bir anne babası, çocuğu var. Tüm çocuklar bizim gibi, bizim çocuklarımız gibi acı çekiyorlar. O acı çeken, ölen, aç kalan, yalnız başına kalan çocuk senin çocuğun. Belki bugün değil gibi gözüküyor. Belki sanki olmazmış gibi, belki olursa da sen bir çaresini bulurmuşsun gibi geliyor sana, biliyorum. Ve daha da ötesi, bu öyle olsa bile, yani olandan sen ve sevdiklerin kaçabilse bile kaçamayanlar var, olacak. Ve dün akşam sevgili eşimin de bana öğrettiği gibi insanın kendi vicdanından kaçması, kendi kalbini bu acılara kapatması kadar herhalde o vicdanı yaralayan, insanı kendinden koparan, kopuğun kulübesine kapatan bir şey yok.
Bunu idrak eden bir insanlık için nasıl çatışma devam edebilir? Her çocuğun kendi çocuğu gibi acı çektiğini derinden hisseden, yani Dalai Lama’nın herkesin içinde olduğunu söylediği “temel iyilik” ile temasını kaybetmeyen kişi nasıl yaptıklarını yapmaya devam edebilir? Bu hikayede kötü insanlar yok, cahil insanlar var. Ve o cahil insanlar da aynen bizim gibi ıstırap çekiyorlar, ve ıstıraplarından kaçmak için cahilce çabalarken kendilerine ve diğerlerine ıstırap yaratıyorlar. Ve biz de onlar kadar cahiliz aslında.
Gelin sevgili dostum Ufuk Çakmakçı’nın tercümesi ile Dhammapada’ya kulak verelim:
“Nefret asla nefret ile ortadan kaldırılamaz. Nefret yalnızca iyi niyet ve şefkatle ortadan kaldırılabilir. Bu evrensel bir kanundur.”
Bu tip bir anlayış ve bunun getireceği dönüşümün temellerini nasıl geliştirebileceğimizi araştırdığımız Dönüşümün Anahtarı: Güçlü Beden Açık Kalp Berrak Zihin Programı 25 Ocak’ta başlıyor. Detaylı bilgi ve kayıt için tıklayınız.