“Kendi yaşamımda bir yolcu olmak istemiyorum” diyen Diane Ackerman’a katılmayanımız var mıdır acaba? Hangimiz yaşamımızın direksiyonunun kendi ellerimizde olmadığını ara sıra hissetmeyiz ki? Hangimiz hem kundakçı hem de itfaiyeci gibi hissetmeyiz zaman zaman? Kontrol altına almaya çalıştıkça kontrolü kaybettiğimizi görürüz. Ama yine de kontrol etmeye çalışmaya devam ederiz, başkalarını, çevremizi, hayatı.
Yaşam bunun gibi paradokslarla dolu. Zoru göze alıp da yaşamımızı basitleştireceğimize, kolaya kaçıp işleri karmaşıklaştırıyoruz çoğu zaman. Sonra da bütün bu kavramları istediğimiz gibi, işimize geldiği gibi birbirine karıştırıyoruz. Öyle bir karıştırıyoruz ki ne biz ne de bir başkası işin içinden çıkamıyor.
En çok birbirine karıştırdığımız kavramlardan biri de hata yapmakla başarısız olmak. Korkularımız olsa da istediğimiz yaşamı nasıl yaratabileceğimizi tartıştığımız Cesaretle İlerlemek Seminerleri‘nde en ateşli tartışmalar ve en büyük açılımların biri de bu iki kavram çevresinde gerçekleşir. Çünkü hepimiz, başarılı olmanın ön koşullarından birinin hata yapmamak olduğu gibi gayet anlamsız ve işe yaramayan, işe yaramayı geçtim ciddi biçimde zararlı bir virüsle beraber yaşıyoruz. Çünkü isteğimizin aksine, hata yapmamaya çalıştıkça yaşamımızın direksiyonunu elden kaçırıyoruz.
Ünlü hokey oyuncusu Wayne Gretzky, “çekmediğim şutların yüzde yüzü gol olmaz” diyor. Nereden bu fikre kapıldıysak, yapacağımız bir hatanın sanki hayallerimizin sonu olacağı gibi bir hisse sahibiz. O hatayı taşımak bize o kadar ağır gelecek ki bu yükle tekrar kalkıp amacımıza doğru ilerlemek sanki imkansız olacak. O yüzden mümkün olduğunca yola çıkmamak, yola çıkmak için de binlerce kez planı gözden geçirip “hata yapılmayacak” kadar mükemmel hale getirmek, birinci önceliğimiz.
Size bir haberim var: Hata yapacaksınız! Ancak şunu unutmayın, yaşamda çok az kişi sizin kaç tane hata yaptığınızla ilgilenir. Onların merak ettiği, sizin sonuçlarınızdır. İkinci Dünya Savaşı’nı, Pearl Harbour’a rağmen, bütün kıta Avrupası’nın işgal edilmesine rağmen müttefikler kazanmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda top seslerinin Ankara’dan duyulduğunu okumadık mı hepimiz?
Stewart Emery, Actualizations: You Don’t Have to Rehearse to Be Yourself adlı kitabında yaşamda hatalar karşısında takındığımız tavrı çok güzel bir örnekle anlatır. Anlattığına göre bunu Honolulu’ya yaptığı bir uçak yolculuğunda öğrenmiş. Uçak şirketi gereğinden fazla bilet sattığı için bu yolculuğu kokpitte yapmak durumunda kalan Emery, pilotun “Atıl Kılavuz Sistemi” (pilotlar çevirimi affetsin!) diye adlandırdığı bir gösterge fark etmiş. Amacı, uçağı tahmini varış zamanına beş dakika kala Hawai’deki iniş pistinin bin yardalık çapına sokmak olan sistem, uçak rotadan belirli bir yüzde ayrıldığı zaman yönü tekrar düzenliyor. Pilot, “yolculuğun %90’ında hatalı olsak da” Hawai’ye zamanında ulaşacaklarını anlatmış.
Emery diyor ki “öyleyse buradan gitmek istediğimiz yere giden yol bir hatayla başlıyor, ve bizim o hatayı düzelymek için yaptığımız şey bir sonraki hata oluyor, ve o hatayı da düzeltmek için yaptığımız bir sonraki hata… Yani doğru yolda olduğumuz nadir zamanlar, doğru yolla kesiştiğimiz zaman oluşuyor”.
Ben daha da ileri gideceğim. Bu yolda bizim doğru yapabileceğimiz tek şey belki de “hata yaptım” demek. Çünkü bizi buradan istediğimiz noktaya gidebilmek için doğru yapmamız gereken tek şey o. Susan Jeffers diyor ki “yaşamdaki önemli beceri yanlış bir karar vermemek için endişelenmek değil, ne zaman düzeltmen gerektiğini bilmektir”.
Ancak biz, “hata yapmamayı” tercih ediyoruz. Hata yapmak yerine hedefimize ulaşamamak bizim için yeğ. “Hata yaptım” dememek için daha azına razı oluyoruz, istediğimizden başka şeylere razı oluyoruz, gerçekleri görmekle harcayacağımız enerji, zaman ve kaynakların bir kaç katını harcamaya razı oluyoruz. Portakal almak için yola çıkıp eve geldiğinizde yanlışlıkla limon aldığınızı gördüğünüzde bu limonların portakal olduğunu iddia eder misiniz? Ya aslında portakal değil de limon istediğinizi? Yada limonların aslında protakaldan daha tatlı olduğunu, veya portakalların aslında sizin için kötü olduğunu? Veya (en sevdiğim de bu) “demek ki benim için en hayırlısı buymuş, limon yemem lazımmış” deyip de dişlerinizi kamaşa kamaşa limona geçirir misiniz?
Malesef yaşam karşısındaki tutumumuz genelde bu şekilde. “Hata yapmamak” için limon yemeye razı oluyor, bunun da iyi bir şey olduğunu iddia ederek hatamızı iki katına çıkarıyoruz belki de. Bu hata yapmayan şirketlere, çalışanlara, fon yöneticilerine, ailelere, yöneticilere, politikacılara neler olduklarını okuyoruz gazetelerde. Ve ben iddia ediyorum: Başarılı olmanın tek yolu, hata yapmaktır!
Eğer uzun zamandır hata yapmadıysanız dikkat edin: Ya limon yiyorsunuz, ya da portakal almaya gider de ya limonla dönersem diye evden bile çıkmadınız, aç oturuyorsunuz!
Leave A Comment