Brad Pitt’le Edward Norton’ın oynadığı “Dövüş Kulübü” adlı filmde çok beğendiğim bir sahne var. Brad Pitt, çevresine toplanan kulüp üyelerine söylev çekmektedir ve tam ne dediğini hatırlamasam da ana fikir olarak şunları söyler: “Hepiniz bir gün bir rock yıldızı veya zengin veya ünlü olacağınız yalanıyla büyütüldünüz. Uyanın! Olmayacaksınız!” Belki olacaksınız, belki öylesiniz, belki de olmayacaksınız. Bildiğim tek şey bunun mutlu ve doyumlu bir yaşamda hiç de önemli bir faktör olmadığı.

Çocukluğumuzdan beri zihnimizin derinlerine yerleştirilen imgeler var. Bu imgeler eğer kendimizi başarılı olarak görmek istiyorsaksahip olmamız gereken şeyleri içeriyorlar. Her birimiz yaşamımızı kendimizce doğru gördüğümüz bazı kriterleri gerçekleştirmek, bazı öğeleri yaşamımıza sokmak için yaşıyoruz, uğraşıyoruz, didiniyoruz. Bu amaçlarımıza ulaştıkça geleceğini sandığımız iç huzuru, başarı hissi, ve mutluluk bazen uğramıyor olduğumuz yere. Hemen kulp takıyoruz, “peşinden koştuğumuz şeye sahip olduğumuzda değerini yitirir” diye. Ama belki de bindiğimiz tren, bindiğimizi sandığımız tren değil!

Hepimiz, bazı rüyaların peşinde koştuğumuzu söylüyoruz, umudumuz, beklentimizle aynı olmasa da. Ve beklentilerimiz gerçekleşip de umutlarımız ulaşılması imkansız hayaller haline geldikçe mutsuz oluyoruz. Bu rüyaların, umutların nereden gelip zihnimize çöreklendiğini sorgulamadan hem de.

Medya, ebeveynlerimiz, toplum, reklamlar, filmler, şarkılar, kitaplar, sanki hepsi işbirliği etmiş gibi bize başarılı hissetmemiz, mutlu olmamız için nereye ulaşmamız, nelere sahip olmamız, nasıl yaşamamız gerektiğini söyleyip duruyorlar. Hiç size çok uzun zamandır istediğiniz bir şeyi aldığınızda, hiç anlam ifade etmediğini fark ettiğiniz oldu mu?

Çocukluğumdan kalan bir deneyimimi paylaşmak istiyorum sizlerle. Küçük yaşlardan beri yazı yazma konusunda iddialıydım. Ama ortaokulda Türkçe komposizyon dersinden bir türlü doğru dürüst not alamazdım. O kadar memnun çıkıyordum ki her sınav sonucu yazdıklarımdan ve Türkçe’mden, sonuçların açıklandığı her gün yıkım oluyordu benim için. Ve hep aynıydı durum. Notum imla ve dilbilgisi hataları veya giriş – gelişme – sonuç  gibi bölümleri doğru kullanamamaktan kırılmıyordu. Örneğin “okumanın önemi” gibi bir konuda öğretmenin benim yazdıklarımı beğenmemesinden kaybediyordum notlarımı. Yani “başarılı” olabilmek için tam onun gibi düşünmem, onun gibi söylemem gerekiyordu. Yani kendim olarak, kendi gerçeğimi söyleyerek kazanmamın imkanı yoktu!

Sizin de yaşamınızda buna benzer deneyimleriniz var mı? Başarılı sayılmak için kendi gerçeğinizi söylemek yerine karşı tarafın ne isteyebileceğini belirlemeye çalıştığınızı fark ediyor musunuz? Hepimiz başarılı bir yaşam yaşamak istiyoruz, ama başarılı olabilmek için yaptıklarımızın hangileri kendi başarı tanımımıza uyuyor, hangileri bize “miras” kalan kriterler?

Başarı tanımınızın sizin kendi gerçeğinize dayanmadığının en önemli belirtileri, kendinize koyduğunuz hedeflere ulaşmakta çektiğiniz güçlük, bu hedeflere uygun davranış tarzını özümseyememe, ve hedeflere ulaşıldığında beklediğinizin aksine oluşan boşluk hissi. İnsan kendisi için tanımlamadığı sürece başarı devamlı hareket eden bir hedef oluyor ve her vardığımız durakta başarı hissinin biz gelmeden hemen önce ayrıldığını öğreniyoruz ne yazık ki.

Ancak kişi kendi başarı tanımını yapabildiğinde, yaşamını çevresinde oluşturabileceği veya yeniden yönlendireceği bir temele kavuşuyor. Yanlış anlamayın, başarı tanımını yapmak demek kesinlikle bütün yaşamı değiştirmek demek değil. Çoğu yaptığınız şeyin altında, siz farkında olmasanız da peşinde koştuğunuz bir duygu var, ve siz bunu kendinize ifade etmediğiniz sürece yaptıklarınız havada kalması olasılığı mevcut. Ancak kendimizi ne ölçüde başarılı gördüğümüzün kıstaslarını belirleyebilirsek, ve bunu dış etkenlerden ayırıp kendi seçimimiz olduğunu anlayabilirsek o zaman elle tutulur bir şeye ulaşabiliriz.

Aşağıda detaylarını paylaşacağım “başarıyı tanımlamak” sürecini uyguladığım bir danışanım, kendisi için en önemli olan şeylerden birinin ailesi olduğunu söyledi. Çok güzel. Ama neden? Çoğumuz bazı bu tip “önemlileri” veya tanımları hiç sorgulamadan kabul ediyoruz. “Ailenin neden önemli olduğu da sorulur muymuş!” İşte anlamı kaybettiğimiz nokta da bu oluyor. Size önerim ortada olanısorgulamanız. Ummadığınız güzellikte yanıtlara, anlamlara ulaşabilirsiniz!

Bu danışanımla yaklaşık 5 dakika süren ve bir soru – yanıttan sonra, durdu ve düşündü, ve dedi ki:

“Aslında ne, biliyor musun Dost? Ben kendimi ailemle beraber geçireceğim zamanları iple çektiğim, ve diğer fertlerin de bunu hissettiğini bildiğim zaman çok başarılı hissediyorum.” Benim için aile önemli demekten ne kadar farklı, değil mi? Bunu söyledikten sonra bir kaç saniye bana bakakaldı. Her ortaya çıkarılan “gerçek” buna benzer etkiler yapıyor. Aslında içten içe bildiğimiz, ama sözcüklere dökemediğimiz bu tip “gerçekler” ortaya çıktığında bir an için bütün yaşam duruyor sanki. Bunlar atılım noktalarınıoluşturuyor. Bu sessizlik veya “ah-ha” anına ben “gerçek etkisi” diyorum.

Şimdi sıra sizde. Sizden “kendi“ başarı tanımınızı yapmanızı istiyorum, anne babanızın, reklamların, toplumun, sahip olduğunuz sosyal grubun değil. Ama çok farklı, ilginç bir şeyle başlamanıza gerek yok. “Çok para kazandığım ölçüde başarılı olduğumu bilirim” ile başlayabilirsiniz örneğin. Ama burada durmak yok. Sizden kendinize her verdiğiniz yanıtta tekrar tekrar şu soruyu sormanızı istiyorum: “Peki, bunu niye istiyorum? Bu bana ne sağlayacak? Neyi tatmin edecek? Aslında istediğim ne?”

Sizden kendinize üç ayrı başarı tanımı yapmanızı istiyorum. Bu alıştırmayı yaparken uymanız gereken kurallar var. Şu şekli kullanmaya özen gösterin:

“……….. ölçüsünde başarılı olduğumu bilirim.”

Bu size her zaman kendinizi kontrol edebileceğiniz üç adet ölçüt verecek. Bu süreç tek başında, destek almadan yapılması çok kolay bir süreç olmayabilir. Bizce ortada olan bir yanıta ulaştığımızda durmaya eğilimliyizdir çünkü. O yüzden sizinle beraber bu konuda çalışmaya ve ortada olanı sorgulamaya istekli bir arkadaşınızla veya bu konuda eğitimli bir kişisel danışmanla çalışmanızı öneririm. “Gerçeklik Etkisi”ni hissedene kadar derinleşin. “Bu da sorulur mu” diyeceğiniz soruları sorun. Tatmin edilmesi gereken ihtiyaçlara ve duygulara özellikle dikkat edin. Örneğimizdeki “Çok para kazanmak”, pekala “yarın kaygısı hissetmediğim ölçüde başarılı olduğumu bilirim” veya “yaşamdaki güzel şeylerin tadını çıkarabildiğim ölçüde başarılı olduğumu bilirim”e kadar gidebilir, ama bu yanıtlar bile sorgulanmalı! Kendi yanıtınızı bulmaya çalışın.

Yanıtlarınıza birkaç gün boyunca tekrar tekrar dönün. Gerçekten bunların yaşamınızda olması sizi başarılı hissettirecek mi? Bu sizin istediğiniz bir şey mi gerçekten, yoksa zihninize yerleştirilmiş yabancı maddelerden biri mi? Daha derinleşebilir misiniz?

Bu çalışma bir çok danışanıma yaşamlarına farklı bir perspektifle bakma imkanı sağladı. Doğru yapıldığında bu alıştırmanın getireceği “farkındalık”, kendi başarı kriterlerini gerçekleştirmeye dayalı, yani doyurucu bir yaşamın temelini oluşturabilir. Bundan sonraki aşama ise bizim için en önemli değerleri belirlemek ve yaşamı onlar çevresinde yapılandırmak.