“Bir kuruma ve liderlerine destek olmaya aday olan koçun neyi bilmeye, nasıl düşünmeye, nasıl yaklaşmaya ihtiyacı var?”

İşte bu blogun ana konusu bu. Bütün yazılarımız bu ana soru etrafında dolaşacak.

Kurumsal alanda azıcık koçluk yapmış (ve bunu yaparken kendini kendine kanıtlama isteği ile gözlerini kapatmamış) herkesin farkedecegi gibi, bize temel koçluk eğitimimizde öğretilen “benim konunun uzmani olmama gerek yok, ben koçum, benim işim danışanımın içinde zaten saklı fakat uykuda olan bilgeliğini açığa çıkarmak, bunun için de sadece güçlü sorularımı sorarım” tutumu, her ne kadar yüzde yüz doğru olmakla birlikte, o güçlü soruları sorabilmek için çok gerekli olan “kurumları ve liderlerini anlamak” donanımını sanki önemsizmiş gibi gösterdiği için tehlikeli de.

21. yüzyıl kurumlarını, organizasyonlarını bir düşünün. Bu kurumlar, içinde olanların ve dışında olanların da düşündüğünden veya algılabildiğinden daha karmaşık değiller mi sizce de? İster kurumların içindeki bireyleri alın, ister ikili veya daha çok kişiyi içeren etkileşimleri, veya kurumların ulaşmaya çalıştıkları sonuçları, standart ve standart olmayan süreçlerini, ve kurdukları, yürüttükleri sistemleri. Üstüne kurumun hayatta kalmaya çalıştığı dış dünyayı ve onunla etkileşimlerini koyun. Bir sürü karmaşık ve birbiri ile çatışan, birbirlerini karşılıklı olarak etkileyen ve üstüne üstlük devamlı değişen istekler, niyetler, ihtiyaçlar, yaklaşımlar,  ilişkiler, süreçler ve sistemlerden oluşan ağlar ile örülmüş 21. yuzyıl organizasyonlarına ve bunların liderlerine koçluk yapmaya başlamak icin “benim organizasyonlardan ve bunların içinde liderlik yapmaktan anlamama gerek yok, ben sadece soru sorarım” diye konuya girmek hic de iyi bir baslangıç gibi, birer koç olarak şapkamızı asmak icin hiç de iyi bir askıymış gibi gözükmüyor, ne dersiniz?

Evet, tabi ki koçlar olarak işimizin en önemli tarafı güçlü sorular sorarak danışanımızın mevcut durumunu, bunun nasıl yaratıldığını, bu duruma kendi katkısını ve dolayısıyla da olası çıkış alternatiflerini araştırmasını sağlamak, ama bu kadar karmaşık bir yapı içerisinde hayatta kalmaya çalışan, üstüne üstlük tanımı üzerinde ne kendisinin, ne de diğerlerinin hemfikir olduğu “başarıyı”, “yüksek performansı” yakalamanın hayatta kalmasının en önemli ön koşulu olan önünüzde oturan bu kisiye, lidere sormanız gereken o güçlü soruyu nasıl, neye dayanarak bulacak, nasıl soracaksınız?

“Bir kuruma ve liderlerine destek olmaya aday olan benim neyi bilmeye, nasıl düşünmeye, nasıl yaklaşmaya ihtiyacım var?” sorusunun yanıtını aramamıza neden olan, işte bu zorluk… Bu görev için nasıl yeterli hale gelirim arayışı, bu anlayıştan kaynaklanıyor.

Ben bu sorunun yanıtını kendimce son on yıldır arıyorum. Son on yıl içinde tüm araştırdığım yaklaşımlar içerisinden sahada yol testine tabi tutularak elene elene şekillenen, birleşen, distile olan ve elimde kalan model, ben bir kuruma ve liderlerine koçluk yaptığımda benim düşünüşümü, benim radarımı, veri toplamamı, dikkatimi nereye verdiğimi, hipotezlerimi oluşturmama ve yapacağım koçluk müdahalelerini şekillendirmeme kılavuzluk yapan model, bu yazıların konusu olacak. Tabi ki bu bitmiş bir çalışma değil. İlk yazımda da belirttiğim gibi, bu yazıların sonuna geldiğimizde, muhtemelen ortaya çıkacak şey, şu anda kafamdaki modelden bayağı farklılaşmış, gelişmiş bir şey olacak.

Peki, ana başlıkları ile nelerden bahsedecek, ne konuşacağız? Size nasıl kılavuzluk etmeye çalışacağım? Yani, kurumlara ve kurumların liderlerine destek olmaya aday bir koçun alet çantasında neler olmazsa olmaz?

  • Herşeyden önce, bir yönetici koçu “Kurum” denen şeyi anlamalı. Son yüzyılın en önemli sosyal yapısı olan “şirket”, “kurum”, “kar amacı gütmeyen kuruluş”, vs. gibi adlarla karşımıza çıkan kurum, gerçekten üzerinde kafa yormamız gereken hem pratik, hem de felsefi bir problem. Liderlerine destek olmaya çalıştığınız kurumda ne olduğunu anlamak, koçlar için en önemli yetkinliklerden biridir. Ne de olsa “davranışın %80’i içinde bulunulan ortam, bağlam (context) tarafından belirlenir”. O bağlamı anlamayan ve anlam haritasında yer vermeyen koç, danışanına eksik bilgiyle destek olmaya çalışacaktır. Bu alanda sizlerle benim işime yarayan model, yaklaşım, deneyim, teori ve düşünüşleri paylaşıyor, tartışmanıza açıyor olacağım.
  • Bundan hareketle, bu tip kurumlarda “liderlik” gerçekten ne demek, bir “lider” birşeyleri değiştirmeye kalktığında başına gerçekten neler gelir, kurumlarda “hareket” nasıl gerçekleşir ve nasıl yönlendirilir, nasıl desteklenir, liderin “neye liderlik yapması” gerekiyor, bunu bilmek, doğal olarak koç için kaçınılmaz. Hemen hepimiz, liderlikle ilgili, çoğu zaman da “slogan” niteliği taşıyan (hizmetkar liderlik, ve arkadaşları) teoriler, modeller, görüşler taşıyoruz. Burada önemli soru şu: “Hakkatten, ne oluyor birisi liderlik yapmaya çalıştığında? Liderlerin tipik zorlukları neler? O kendi davranışlarını %80 oranında belirleyen “bağlam”la nasıl başa çıkıyorlar? Kendi %20’lerini yönetmek ne demek?” Bu konuda da yüzlerce liderle çalışmanın getirdiği deneyimleri, işe yarayan model, düşünüş ve yaklaşımları sizlerle tartışıyor olacağım.
  • Ve son olarak, bir koç olarak benim rolüm, görevim ne? Bu liderlere ve dolayısıyla liderlerine en etkin biçimde nasıl destek olabilirim? Kendi prezansımı, zeminimi, merkezimi, bilgimi, gözlemlerimi, sorularımı, yani kısaca “kendimi” danışanımın faydasına en iyi şekilde nasıl sunabilirim, kendimi nasıl etkin biçimde “kullanabilirim”? Değişim ajanlığı rolünü kendi sahibine, yani danışanıma iade edip kendi rolüm olan “farkındalık ajanlığı” rolümü nasıl üstlenebilirim? Neler, ne gibi yaklaşımlar, metodolojiler, araçlar işe yarıyor gibi gözüküyor? Yine 3,500+ saat ve yüzlerce danışandan öğrenilenler, özellikle de “o kadar da iyi gitmedi galiba…”dan öğrenilenlerin ışığında bu konudaki deneyimlerimi de sizlerle paylaşmayı umuyorum.

Bu üç alanda düşünüşümü şekillendiren kitaplara, sitelere, eğitimlere, ve kişilere de uygun yerlerde linkler veriyor ve sizlerle paylaşıyor olacağım.

Planım, amacım bu. Bu açıdan bir akışı olan bir blog bu. Arasıra aklıma gelenleri yazacağım bir blog değil. Düşünüşüm geliştikçe geri dönüp eklemeler düzeltmeler tabi ki yapacağım, ama yazmak istediklerim bitince, bu blog da sona erecek. Bu yolculuğa katıldığınız ve düşüncelerime değer verip okuduğunuz için teşekkürler.

Bundan sonraki bir kaç yazı, ilk konumuza, yani kurumlara ve kurumsal sistemlere bakıyor olacağız. Hadi hayırlısı!