↑ Yukarıdaki tuşlara tıklayarak bu yazıyı sosyal medyada paylaşabilirsiniz.

Bir şirket kurmuş, onu yükseltmiş, sonra batırmış, daha sonra da başka bir şirketi bu sefer başarı ile kurmuş bir danışanım “ilk şirketimi kurduğumda beni tek şey idare ediyordu: Umut” demişti. “Gerçekten umutluydum. Ve bu umuttan başka da dayanağım yoktu. Çünkü atıldığım işlerin pürüzsüz yürümesi için gerekeni yapmak yerine, aksilik çıkmamasını umut ediyordum. Öyle işlere atıldım ki, para kazanmak her şeyin tam ve doğru yürümesine bağlıydı. Çıkması muhtemel bütün pürüzler çıktı, hiç bir şey tam yürümedi.”

Beraber yaptığımız çalışma sonunda şu anda danışanımın işleri gayet iyi gidiyor. Nedenini araştırdığımızda şunları söylüyor danışanım: “Çünkü artık kesinlikle umutla çalışmıyorum. Bu geleceğe umutla bakmıyorum, olumlu düşünceler beslemiyorum demek değil. Ama herhangi bir durumda, elimde olanların tamamını kullanarak yapabileceğimin tamamını yapmaya bakıyorum. Yapmadığım şeylerin başıma iş çıkarmamasını umut etmeyi bıraktım. Ben elimden geleni doğru yaptıktan, ticaretin gereğini yerine getirdikten sonra da işler istediğim gibi gitmeyebilir. Ama ben en azından elimden geleni yaptım diyebilirim. Öteki türlüsünün ne kadar acı verdiğini yaşadım çünkü!”

Yaşamdaki hemen her durumda, buna benzer bir yerlerdeyiz aslında. Eğer bir takım şeyleri çooook istiyorsak, ve bu isteklerimizin gerçekleşmesi için gerekenleri yapmıyorsak, işte o zaman endişeli umut noktası civarındayız demektir. Az çaba, bol umut ve biraz da olumlu düşünme, meditasyon, dua, yaratıcı imgeleme ile biz daha kaynaklarımızı tam olarak kullanmadan armudun kendiliğinden pişmesini beklediğimiz noktadır o.

Yanlış anlamayın, insanın karşısına fırsatların çıkabileceğine inanmıyor değilim ben. Sadece bu evren, bu sistem, insanın kendi yapabileceğini yapmadan sıyırtması üzerine kurulmuş değil gibi geliyor bana. Tam tersine bu evren insana yapabileceklerini göstermek üzerine kurulmuşa benziyor.

Öte yandan eğer kendinizi gereğinden fazla tükenmiş hissediyor, hele bir süredir de çabalarınızın, artarak ve sizin sınırlarınızı da aşarak sürse de, sonuçları değiştirmediğini görüyorsanız, o zaman da büyük ihtimalle yılgın umut noktasındayız demektir. Eğer yılgın umut noktasındaysanız, artık kabul etmeniz, o yaşamınızı bağladığınız umudun gerçekleşmeyeceğini, çabalarınızın o hayali gerçek kılmaya yetmeyeceğini, en azından şimdilik kabul etmeniz gerekir. Bitmiş bir ilişkiyi, tutmamış bir iş fikrini, kara geçmesi imkansız bir şirketi umutla ayakta tutamazsınız.

Ama siz şimdi, şu anda elinizde mevcut olanlarla elinizden gelenin en iyisini yapıp, yapamayacağınız tarafını ve buradaki belirsizliği kabul edip, artık daha fazla çabalamanızın fayda getirmeyeceği yerde durmayı biliyorsanız, işte o zaman gerçekten umut beslemeye hakkınız var demektir. Yani gerçek umudun olduğu noktadasınız. Yani potansiyelimizi ve kapasitemizi en etkin olarak kullandığımız noktada. Yani gelişimin ve genişlemenin, yani fırsatların noktasında. Ve işte siz bu noktada durduğunuz zaman, işte o zaman ne kadar çok fırsatın, ne kadar çok şansın kapınızı çalacağınızı göreceksiniz.